~20~ Bizi unutmamış

99 11 4
                                    


Aradan saatler geçmesine rağmen Yoongi bir daha yanıma gelmemişti. Ayrıca hiç kimseden ses gelmiyordu. Merak ederek aşağı inmeye karar verdim. Odamın kapısının kilidini açtım ve dışarı çıkıp merdivene yöneldim. Etrafta fazlasıyla tuhaf bir enerji hissediyordum.

Merdivenin başında durdum ve bir süre aşağıya baktım. Bir anda gördüğüm o garip varlık bana bir şey hatırlattı. Jungkook uyurken ona baktığım sırada gözümün önüne gelen garip varlıktı bu. Hatta buna bir keresinde canlı canlı şahit olmuştum.

Simsiyah gözler, süt gibi beyaz ten rengi ve göz altını ele geçiren siyah damarlar. Bu gördüğüm Jungkook olmalıydı. Ya da değildi. Çünkü Jungkook'un o köşede olduğundan ve yerde yattığından emindim. Ama dur, Jungkook'un nesi var?

Tam aşağı inmek için hareketlendiğim sırada merdivenin önünde yabancı bir beden görmemle duraksadım ve elimle ağzımı kapattım. Tanrım, one kadar korkunç görünüyor öyle!

Aşağıda şiddetli bir savaş olduğundan emindim. İnip de onlara, özellikle yerde yatan Jungkook'a, yardım etmek istiyordum. Diğerleri onu yalnız bırakmıştı.

Eğer merdivenin başında durmaya devam edersem çok kötü şeyler olabilirdi. Bu yüzden arkamı döndüm, odama gitmeliydim. Ama arkamı döndüğümde gördüğüm yabancı beden kocaman çığlık atmama neden oldu. Sonrasında nasıl olduğunu anlamadan aşağıdaydım.

"Sun-yeon!" dedi Yoongi.

"Yoongi! Bir şey yap, lütfen," dedim, fazlasıyla kokuyordum.

Sadece Jungkook'un baygın olması da, korkumu kat be kat arttırıyordu.

"Aa?! Sen hala onlarla mı birliktesin Sun-yeon-shi?" diye soran ince sesi her yerde tanırdım. Ama Seo-wae burada ne arıyordu.

Şaşkınca Seo-wae'ye bakıyordum. O da yanındakilere bir işaret verdi ve bana yaklaştı. Tam karşıma geçti ve ardından arkasına baktı. Şimdi anlamıştım. Seo-wae onlara Jungkook'u işaret etmişti. Vampirler Jungkook'un etrafına balon gibi bir şey kapatınca daha çok endişelenmiştim.

Dayanamadım ve konuştum.

"Ona zarar mı vereceksin?"

Diğer üyeler de korkuyla Jungkook'a bakıyordu. Seo-wae sinir bozucu bir kahkaha attı. Bana bakarak konuştu.

"Ona zarar vermek mi? Ben sadece kendimi korumak için önlem alıyorum. Benim o iblis-vampirle bir işim yok."

"O zaman neden onu öldürmeye çalışıyorsun!?"

Duyduğum o korkunç ses bana, Jungkook ve Taehyung'un iblis'e dönüştüğünde çıkarttıkları sesi hatırlattı. Başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Bu gerçekten Jin miydi?

"Jin!?"

Kendime hakim olamayıp konuşmuştum. Jin'in içinde de mi kara ruh dedikleri şey vardı. Ama Jin'in dediği şey bundan daha önemliydi. Seo-wae Jungkook'u öldürmeye mi çalışıyordu? Başımı Jungkook'a çevirdim.

"Onu o kürenin içinden hemen çıkart Seo!"

"Öyle mi Yoongi? Peki bundan çıkarım ne olacak?"

"Ne çıkarı be!? Saçma sapan konuşma? Senin bu yaptığın kötülüklerle herhangi bir çıkarın olamaz! Her şeyi kendin kaybediyorsun!"

Olayı tam olarak anlayamamıştım. Seo-wae dudağını sarkıttı.

"O zaman çook üzgünüm," dedi ve elini kaldırıp yumruk yaptı.

Eli parlarken Jungkook'un etrafındaki şey de parlıyordu. Ve dur bir dakika! Ben şu anda havada mıydım? Ve tabii Yoongi hariç hepimiz.

"Ne oluyor?!" diye bağırdım. Sonra da Yoongi hariç hepimiz, Jungkook'u içine alan o şeyin içindeydik.

"Sun-yeon! Jin hyung! Seo bırak onları!"

"Neden? Oysa daha yeni başladım."

"Seo bak, seninle istediğini konuşalım. Beni al, ama onlara zarar verme!"

"Umm... Sadece birini bıraksam."

"Tamam. Tamam, Sun-yeon'u bırak."

"Sun-yeon mu? Yapma ama, küçüğün ölmek üzereyken o insanı mı seçiyorsun? Çok düşmüşsün Yoongi."

Jungkook'tan bahsediyordu. Başımı Jungkook'a çevirdim. Tam seçemiyordum ama bedenini siyah damarlar kaplamıştı. Diğerlerine baktım. Onlar da baygındı ve bedenlerinde siyah damarlar vardı. Ama Jungkook'un bedenindeki kadar değil.

"Kahretsin!"

"Evet Yoongi, seçim senin. Kardeşin gibi gördüğün Jungkook mu, yoksa hayatına bir anda girip seni zayıflatan bu zavallı insan kız Sun-yeon mu?"

Seo-wae onu en zayıf noktasından vurmuştu. Jungkook ölüyordu ve o hala beni korumaya çalışıyordu. Gözüm sadece Jungkook'taydı. Başımı kısa süreli olarak çevirdiğimde Yoongi ile göz göze geldik. Fazla korkmuş ve çaresizdim ama Jungkook benden daha önemliydi.

"Yoongi! Jungkook benden daha önemli!" dedim ve Yoongi Jungkook'a baktı.

Bu seçim muhtemelen Yoongi'nin hayati seçimi olacaktı.

"Tik tak, tik tak. Saniyeler kaldı Yoongi. Sadece yirmi saniyen var," dedi Seo-wae.

Yoongi ile yeniden göz göze geldik.

"Jungkook Yoongi. Jungkook benden daha önemli," dedim ve gözlerim ağırlaşmaya başladı.

"Son sekiz Yoongi."

"Tamam! Jungkook'u çıkart."

"Son kara-"

"Oyalama beni SEO!"

"İyi," dedi Seo ve Jungkook'un küreden çıktığını gördüğümde, etrafın da ışığı tam anlamıyla sönüyordu.

Bedenim artık o kadar ağırlaşmıştı ki, tek bir parmağımı bile kaldıramıyordum. Bu çok berbat bir histi ve benim vampirlerim bu yüzden acı çekiyordu. Şu anda onları çok iyi anlıyordum. Onların canının yanması beni çok kötü hissettiriyordu.

Vampire Mansion² : Kara Lanet {BTS}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin