Bu kitapta ki her şey tamamen kurgudur hiç bir tıbbi bilgi içermemektedir.
Soğuk su genç doktorun yüzüne hava gibi hücum ediyordu. Bu histen nasıl kurtulabilirdi? Doğru ya yıkaması gerekiyordu.
Bu kirli elleri sudan başka bir şey arındıramazdı. Ellerini tekrar tekrar yıkıyordu. Genç doktorun gözlerinden bir kaç damla yaş süzüldü. Kollarıyla başını sarıp yere çöktü, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Biri onu görse ona durmasını ve biraz daha ağlarsa katılacağını söylerdi. Muhtemelen ona bunu söyleyecek kimse gelmeyecekti çünkü genç doktor kullanıma açık olmayan bir tuvaleti kullanıyordu. Gelecek olsa olsa ayda yılda bir uğrayan temizlik görevlisi olurdu. Genç doktor kendini şanslı buluyordu. Eğer böyle bir tuvalet olmasaydı meslektaşlarına neden ağladığını, ne günahlar işlediğini, bir canı nasıl aldığını açıklamak zorunda kalırdı.
Genç doktor katıla katıla ağlarken bir anda duraksadı ve göz yaşlarını elinin tersiyle sildi. Ayağa kalkarak bir kağıt havlu aldı ve burnunu, ıslak olan her yerini kuruladı. Ya biri girerse diye düşündü. Ya biri girerse de onu böyle görürse ve Alya bu duygusal boşluktan ödün vererek ağlaya ağlaya tüm gerçekleri anlatırsa birinin onu affetmesini dilercesine ayaklarına kapanırsa ne olurdu?
Büyük ihtimal doktorluk mesleğini bir daha icra etmesi mümkün olmazdı. Hayır, bunu asla yapamazdı. Ya yatalak annesi ne olurdu onun fizik tedavi ve hastane masraflarını asgari ücretle nasıl karşılayabilirdi? Kendine bu acınası yerde yemin etti bu gerçek asla ortaya çıkmayacaktı.
24 saat önce
Alya kahvesinden bir yudum daha içerken yeni aldığı insan anatomisi atlası kitabını inceliyordu. Bu kitabın ona yeni bilgiler katacağını umut ediyordu. Hocalarının gözüne girmek istediği bir gerçekti. Bir an önce kendini kanıtlamak ve bir cerrah olarak işine devam etmek istiyordu.
Kitabı incelemeye öyle dalmıştı ki yanına gelen Barın'ı farketmemişti.
''Hey ne okuyorsun?''
hiç beklemediği anda gelen bu atak karşısında Alya elini kalbine götürdü. Kalp atışları öyle hızlıydı ki bir an Taşikardi geçirdiğini zannetti. Barın'ı görünce rahatlarcasına
''Ah.. sen miydin Barın?'' dedi.
''Tabi ya başka kimi bekliyordun?'' diye sordu Barın
''Kimseyi beklemiyordum ancak seni aniden görünce korkudan öleceğimi zannettim!''
Barın sırıttı. ''Ya evet kızlarda kalp çarpıntısı yaptığım bir gerçek''
Alya dalga geçercesine bir gülüşle ''Ya tabii kesin öyledir'' dedi.
Barın biraz daha yaklaşarak Alya'nın burnunun ucuna girdi.
''İstersen bir gün gösteririm''
Alya ayağa kalktı, Barın'dan bir adım geriye uzaklaşarak ve hala dalgalı tavrıyla ''Kalsın, bunun için fazla meşgulum.'' dedi. Masada ki kitabını eline aldı ve odadan uzaklaşmaya başladı.
Arkasından Barın'ın ''Fikrini değiştirirsen buradayım!'' dediğini duymuştu.
Alya gülümsedi. Ama neden? yoksa Barın'dan hoşlanıyor muydu? Niçin gülümsedim diye düşündü. Bu düşüncelerden bir an evvel kurtulmalıydı. Çünkü bugün pazardı ve acillerin çok yoğun olması bekleniyordu.
Koridorda dolaşırken telefonuna bir mesaj geldi bugün ki nöbeti sarıdaydı. Sarı çocuk aciline bekleniyordu. Alya rahatladı. En azından artık nerede nöbet yapacağı belliydi. Kendine hadi Alya göreyim seni dedi ve Sarı acile doğru yöneldi. Alya sarı çocuk aciline varmıştı. Ortam ana baba günü gibiydi. Alya bir an kimin eli kimin cebinde belli değil diye düşündü.