aynaya bakıyordum. acaba hoş duruyor mu bu elbise, bana fazla mı uzun gelmiş? sanki rengi tam istediğim gibi değildi.
arkadan Emirin bağırışlarını duymaya başladığımda artık kabinden çıkmam gerektiğini anladım. kapının kilini açıp Emire doğru yürümeye çalıştım ama penguenden bir farkım yoktu çünkü elbise çok sıkıyordu.
Emir beni biraz izledi, elini ağzına götürdü. Gülüşüme gülmemeye çalışıyordu. "sen hiç elbise giymedin mi hayatında Elvin? Bu yürüyüş ne, korkunç görünüyorsun. Ben bile daha iyi yürürüm."
Gözlerimi devirdim ve kendime biraz daha baktım ama gerçekten korkunç görünüyordu. "sanırım bu renk bana o kadar da uymadı." Emire döndüğümde kafasıyla beni onayladı ve başka bir yere gitti. Kafasına göre bir şeyler seçip getirecekti biliyordum. Görevlileri asla istemediğini söylediği için işimizi zorlaştırıyordu ve ben zar zor aldığım izin süresini onunla daha da uzatıyordum. şu an belki işimizi bitirmiştik ve kafede oturmuş dinleniyorduk.
Elinde kocaman bir elbiseyle geldi ve saçma sapan bir şekilde katlamaya mı, yoksa saklamaya mı çalıştığını anlayamadım çünkü daha çok boğuluyor gibi bir görüntüsü vardı. Elbiseyi üzerime neredeyse fırlattı "Al da giy şunu. Bunun yakışacağına eminim." elbiseyi toparlamaya çalışıp kabine girdim ve ne uğraşlarla üzerime geçirdim kimse tahmin edemezdi.
Kabinden çıktım ve emirin önüne gittim. Üzerimde çok açık, biraz griye kaçan mavi bir taşlı uzun elbise vardı. Sol bacağına uzun bir yırtmaç vardı ve hoş duruyordu. Bu sayede ayakkabılarım da ortaya çıkabilirdi.
Emirin önünde bir tur döndüm. Yüzüne salak bir ifade takındı. Hatta bir çok ifade takındı ve kurbağa gibi gözüküyordu anlam veremedim. "ee?" dedim ondan bir yorum bekliyordum ama hala saçma yüz ifadelerine devam ediyordu. "Sinan kesinle seni burada böyle görmeliydi, o kadar güzelsin ki. Tabii benim kadar bir karizman yok"
Kendime bakmaya devam ediyordum. "Aşk işlerine vakit ayıramam. Ayrıca Sinanın işi başından aşkın. Bir de bizimle nişan elbisesi seçmeye mi gelecekti?" Emir gözlerini devirerek koltuğa oturdu "Evleneceksin sen o adamla bir gün Elvin. Belki seversiniz birbirinizi. Hem çocuk falan?" imali bir şekilde bana bakıyordu kaşlarını indirip kaldırıyordu, gerçekten kafadan gidikti, emindim.
"Emir ben sana doğurtacağım çocuğu. Ben işimin onu açılsın da, şu hapishanede işe başlayayım diye evleniyorum Sinanla. Aşk yok bizim aramızda." yine konuşmalarımı taklit etmeye çalışıyordu ama komikti. "Sinan ne kâr elde ediyor bundan böyle kabul ediyor?"
Gerçekten, Sinan neden tek bir kar elde etmediği halde evleniyordu benimle. Bu işime geldiği icin tabii ki hiç sorgulamadım ama içten içe merak ediyordum. Bir milletvekilinin oğluydu ve çok daha iyi konumdaki birileriyle evlenebilirdi, kendini daha yüksek konumlara çıkarabilirdi. Beni sevdiğinden belki, belli etmiyordur. Fakat sevgi diye bir şey zaten yoktur, elbet bir gün biter.
"Kime diyorum?" sesiyle irkildim. "Nerelere daldın yine, Sinana olan aşkın mı aklına geldi?" gözlerimi devirdim "ya, ne demezsin." kabine tekrar girdim ve kendi kıyafetlerimi geçirdim üzerime.
Onca yer gezdikten sonra sonunda bitirdik alışverişi. Benden daha fazla şöhret meraklısı birisi varsa kesinlikle o Emirdi. Bir şeyler almak, denemek, görmek en büyük zevkiydi. Eminim bir pavyonda çalışmalı bu çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mahperi
General FictionBir yalana yıllarca inanmak ve hayatını bu şekilde değiştirip mahvetmek. Nişanlanmak, evlenmek, hiç almadığın, almayacağın riskleri almak. İnsanin ruhunu sömürür. Ruhu çürür, hatta kokuşur. Umutların, inançların boşa gitmesinden daha kötü bir şey ol...