Sinan bana bakıyordu sadece. Heyecanıma şaşırmış, hayret etmiş gibiydi. Bir kaç dakika tek kelime etmedi.
"Yani diyorsun ki, kendi kendimi yakacağım. Kaldırabilecek misin?" Tek bir tereddüt etmeden anında cevap verdim, "Kaldıracağım." Gözlerini kaçırdı. Nedendir bilmiyorum ama, kabullenmek istemiyordu. Sanki bana bakmazsa bütün kararlarım değişecekmiş gibi tavır alıyordu. Ya da gözlerimde göreceği cesaretle yüzleşmek istemiyordu.
Bir anda sarıldı bana Sinan. Bu geleceğe yönelik bir sarılmaydı, hissediyordum. Sinan beni düşünüyordu. Sinan beni hep düşünürdü. Hep ince kalpli birisi oldu. Herkese karşı böyle değildi tabii ki. Ama bana karşı olan hassasiyetini görüyordum. Emire bana kaba davrandığında bile kızardı. Sinanla biz babam sayesinde tanışmıştık. Bir toplantı çıkışı klişe ama, üzerime kahve dökmüştü ve telafi için bir kahve ısmarlamıştı. O zamanlar korkunç birisi olduğunu düşünüyordum. Çünkü uzun boyu, iri vücudu ve siyaha yakın o gözleri insanı yutuyordu. İçindeki yumuşak insanı tanıdığında da insanı kendine çekiyordu. Bu yüzden onunla evlenme kararı almıştım. Güvenilirdi, beni tanıyordu ve niyetimi biliyordu.
Ayrıldı benden, "Eminsin yani, nişanlanıyoruz, yarın." daha çok şey söylemek ister gibi bir hali vardı. Ama her zamanki gibi saygı duyacaktı. Kafamla onayladım onu. "Kahve ister misin?" Tebessüm etti. Buna ihtiyacı var gibiydi. Onayladığını anladım ve su ısıtmaya başladım. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ona bakamıyordum çünkü 'yapma' der gibi baktığını biliyordum.
"Ne bu sessizlik aşk kuşları." ayı gibi içeriye esneyerek girdi Emir. Aslında tam da gelmesi gerektiği zamanda geldi. "Ne o, uyuyamadın mı?" kıkırdadım ona bakarak. Gözlerini devirdi ve Sinanın yanına oturdu, kafasını omuzuna yasladı. "Burada romantik bir şeyler olduğunu hissettim, belki öpüşmenizi yakalarım demiştim ama yakın bile durmuyormuşsunuz." Gözlerimi bu sefer ben devirdim, "Çok istiyorsan Sinanla sen romantik bir şeyler yaşayabilirsin Emir." Emir kafasını Sinana çevirip 'iyi fikir, sen ne dersin?' dercesine kaş, göz hareketleri yapıyordu. Sinan sandalyesini yüzünde korkunç bir ifadeyle Emirden uzaklaştırdı. Herkese asılıp duruyordu bu çocuk, anlayamıyorum.
O sırada kahvelerini yapıp önlerine verdim. Emir özellikle istememişti ama yine de önüne koydum, çünkü isteyecekti biliyordum.
Karşılarına oturup Emire döndüm, "Nişan yarın olacak." Emir tam kahvesini yudumlarken söylemek gibi bir hata yapmıştım. Bunu demem ile kahveyi Sinanın yüzüne fışkırtması bir oldu.
Hemen kalkıp bezi soğuk suyla nemlendirip Sinanın yüzüne tuttum. "Sen geri zekalı mısın sıcak şeyi çocuğa tükürüyorsun?" Elini ensesine götürdü. "Kızım ne yapayım birden söyleyenecek şey mi bu, beklemiyordum!" tavır takınmaya başlamıştı. Benden büyük olmasına gerçekten aklım ermiyordu.
Sinan elimdeki bezi çekti suratından, "Tamam, iyiyim ben." Emire aynı şeyi yapmasından güvenmediği için, belimden tutup beni sağ tarafına aldı, çünkü Emir solundaydı. Ben de ona ayak uydurup sağdaki yere oturdum.
"Nasıl yetişecek onca şey 1 günde?" dedi Emir. Aslında haklıydı, bu kadar iş nasıl halledilecekti? "Elvinin kabul edeceğini düşündükleri için, zaten hazırlık aslında önceden yapılmış. Biz ne zaman hazır olursak, nişan o zaman başlayacak. Konuklar bizden önce gidecekler." Emir düşüncelere dalmıştı. Birden sessizlik oldu. Biz Emirden bir yorum bekliyorduk ama o düşünceli duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mahperi
General FictionBir yalana yıllarca inanmak ve hayatını bu şekilde değiştirip mahvetmek. Nişanlanmak, evlenmek, hiç almadığın, almayacağın riskleri almak. İnsanin ruhunu sömürür. Ruhu çürür, hatta kokuşur. Umutların, inançların boşa gitmesinden daha kötü bir şey ol...