Niall:
→yapabilirim bayan korn yarin beni tebrik edicek ve ben keyifle izlicem bak gor
baktim ama göremedim
neyin var senin bugün bir degisiksin
kagitlari katlayip yaptigin degisik seyleri bak niall diyerek de getirmiyorsun yanima
görüldü
betin benzin de atmis korkma su kadindan bu kadar
cok cok sozlunu dusuruyor takik iste
Harry:
haklisin
Niall:
hayir yani sirf kitabi almak icin de o kadar badire atlattin
yok yakistiramadim sana bu ezikligi
Harry:
haklisin
Niall:
ne haklisin haklisin
alo harry
bembeyaz olmussun
gozlerin de dalmis cok ciddi bir sey dusunurmus gibi
görüldüHARRY
neyin var dokul
görüldü///
Kapıları gece kilitli olmasına rağmen neden özellikle gece giriş yasağı getirdiklerini bilmediği okuluna varmış ön kapının kilitli olacağını düşündüğü için hiç oraya uğramadan arka kapıya yol almış ve çoktan ulaşmıştı.
"Açıl artık lanet şey." Harry feneri yaktığı telefondan Niall'ın mesajlarına cevap verirken bir yandan da demir kapının zor açılan ve çok kullanılmadığı için artık paslanan hantal kolunu ittirmeye çalışıyordu. Dağın tepesindeki okulun arka bahçesinin komple ormana bakması yüzünden garip sesler; ki bunlar ya bir ağaç hışırtısı ya da bir baykuşun guklaması iken, Harry gerçekten de tırstığını hissediyordu.
Karanlık, düşüncelerine de sisli bir çöküş gerçekleştirmişken kafasında neden sadece arka bahçeye bakan sınıfların ışığının yandığı sorusu da cirit atıyordu. Hatta bir ara kapalı pencereler ardından geçen bir kaç karaltı bile gördüğünü düşünmüştü ama bunu çokça kaygılandığı için zihninin kendine oynadığı bir oyun gibi benimsedi.
Sonunda yüksek ve rahatsız edici bir sesle açılan kapıyla kaç dakikadır içinde tuttuğunu sayamadığı nefesini dışarı verdi ve kanayan koluna artık dönüp bakabilme şansı elde etti. İlk kesilmesinde akan kan esmer kolda birkaç tane yol çizmişti ama şimdi hem yara hem de damlayan kanlar kurumuştu. Harry temkinli ve sessiz adımlar atmaya çalışıyordu ama fayansla buluştuğunda sevişen iki insandan daha fazla ses çıkaran koşu ayakkabıları ayağındayken bu pek mümkün bir girişim değildi.
Elindeki telefona kendini korumasına yarayan bir silah gibi sıkıca sarılmıştı çünkü bipolar olduğunu düşündüğü müdürlerinin bir anda karşısına çıkacak olma hissi ve ne tepki vereceğini kestirememesi ürkünçtü.
Nefeslerini bile sessizlik için titrek ve düzensiz alırken koridorun sonundaki merdivenlerin ışığının yanık olması mutluluk, beraberinde de biraz endişe getirmişti küçük bedene.
Artık bu tırsmışlığın yeterli olduğuna kanaat getirdiğinde ve küçük bir çocuk olmadığını kendine hatırlattıktan sonra adımlarını daha da kendinden emin atmış kafasını kaldırıp hızla ışığa doğru yürümüştü. Bay Gim'i veya herhangi birini görmeden kitabını almak istiyordu ki bunun için hızlı olmalıydı.
Hızlı adımlarının sekteye uğraması ve olduğu yerde bir taş heykeli haline kesilmesi merdivendeki beyaz ışığın yerini iki çift kırmızı gözün alması olmuştu. Telefonuna düşen bildirimi, bu Niall'ın mesajı oluyor, ekrana ufak bakışlar atarak gözleri daha çok karşısındaki şeyde gezerken cevapladı. Tam mesajını arkadaşına yolladığı an şarjı biten ve kapanan telefonun fenerinin sönmesi ufak çaplı bir korku krizi geçirmesine sebep olup nefeslerinin hızlanmasını sağladı.
Şimdi ise kapkaranlık koridorda sadece kırmızı iki göz ve geniş, kendisinden biraz uzun bir bedeninin sırtını aşıp kendisine vuran azıcık beyaz ışıklaydı. Ciddiyetsiz bir insan olmanın getirisini kullanıp korkudan altına kaçıracak
kıvamda olsa da gülüp bu şeyin yanından geçmeyi düşünüyordu ki,"Bir insana göre fazla cesursun."
Karşısındaki korkuluğun aldığı nefes ve ardından derin sesiyle kurduğu cümle şimşek gibi çaktı kulaklarında ve kaya gibi kesti ayaklarını. Sadece bir siluet gibi gözüken bu kocaman karanlık kendisine doğru yürüyordu ve Harry korkudan aklını kaçıracağını bile hissetmişti.
Vücudu normal bir insanınki gibiydi ama kırmızı gözleri, asıl korkuncu onlardı işte. Belki de lens takan sıradan biridir diye düşünmek istedi hatta Niall'ın çıkıp şaka demesini de. Ama kırmızı göz bebekleri ne lensti ne de şuan karşısında duran ve kaskatı kesilen bedeni yüzünden geriye itemediği beden Niall'dı.
"Taze kan kokusu ve sen bu şekilde içerisi vampirlerle dolu bir binaya adım atıyorsun." Elleri kanayan koluna uzanmıştı ki Harry bu süreçte hala heykel gibi dikiliyordu.
"Fazla cesursun." Kırmızı gözler kendi gözlerinden çekilip karanlık yüzünden görünmeyen, kanayan koluna düşmüştü.
Harry'nin ise o anlarda beyninde yankılanan tek şey vampir sözcüğüydü. Koca bir şaka olmalıydı bu, vampirler mi ütopyada mıyız?
Kesinlikle bir şaka olduğunu düşünürken istemsizce kıkırdamıştı ama koluna, tam da yarasının üstüne değen soluklar, kendisi alamasa da karşısındakinin bir vampir olma olasılığıyla elbette alacağı kan kokusunu kokladığı için derisini sıyıran nefesler ve ardından değen sıcak pütürlü dokuyla tükürüğü boğazına kaçmış kolunu hızla kendine çekmişti öksürükleri arasında. Neden normal bir insan karşısındaki normal başka bir insanın kanını yalardı ki.
Ardından acaba düşüncesi bedenini ele geçirmişken yarınki sözlüsünü veya bayan korn'un rahatsız edici, ezici bakışlarını umursamadan koşarak uzaklaşmıştı karanlık koridordan, yavaşça geldiği yolu hızlıca kat etmişti.
Louis'nin ise kıvırcık saçları görünce düşündüğü tek şey bu kendisine adanmış bu kanın lezzetiydi.
"Tadın güzelmiş gardenia."
///
Harry:
bir sey olmadi
yok bir seyim dusunmuyorum
hic bir seykipkirmiziydi gözleri korkunctu ama kendine cekiyodu resmen/
acir mi/
yuzunu goremedim ama elleri buz gibiydi/
acaba disleri de sivri midir isirinca cok/
hayir vampirler gercek degil ne dusunuyorum ben ya ahahahwah/
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thoroughbred | larry
Fiksi Penggemar"ama gözlerin bambaşka gezegenlerden gelen uçan daireler gibi" ● hikayenin orijinali @gothtanava aittir, ben sadece larry'e uyarlıyorum