opia.

24 5 0
                                    

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu
Ağlardım

26 şubat 2006
22:58

"Namjoon hyung bugün geldiğinde yanlız değildi. Dışarda doktorla konuşan başka bir ses olduğundan emindim sadece sesin kime ait olduğunu söylemek ise benim için zordu. Aklıma ilk sen düştün. Zelzele, ellerim titredi bunu sana olan özlemime yordum. Dışarıdan aldığım sesler sanki beynim tarafından emilip zihnimde ki seslerle karışıyor, saçlarımı yolmak istememe sebep oluyorlar. Bazen de sadece senin ismini zikrediyorlar. Sen ilahi bir varlıkmışsın da bir sana ibadet ediyorlarmış gibi hissetiriyor. Benim ilahım sensin."

"Sanırım yine konuyu aksattım üzgünüm. İçten içe titriyordum, namjoon hyung'un yanında içeri giren bedenin sen olmasını öyle çok istedim ki gözlerime yansıyan birkaç parıltı var mıydı bilmiyorum. Uzun süre sonra. Zelzele, sahiden uzun süre sonra seninle aynı yapı içinde bulunma ihtimali bile göğsüme yumruk yemişim gibi hissetirdi, öylece açılan kapıdan içeri giren iki bedeni seyrettim birkaç dakika. Sen orda yoktun namjoon hyung'un yanında içeriye adımlayan kişinin hoseok hyung olmasına bile bir tepki veremeden sadece onları izledim. İkisini de hâlâ sevmeye çalışıyorum ama arkamdan kulağıma dolan bir ses onların birer yalancı oldukları konusunda direniyor. Kime inanmalıyım? Hoseok hyung kızının büyüdüğüden bahsetti birkaç fotoğrafını gösterdi. Bunlar olurken bakışlarımı birkaç saniyeliğine namjoon hyunga çevirdim.  Elinde buruşturmak ister gibi bir fotoğraf tutuyordu. Gözlerim birkaç saniye elinde oyalansa da ne bir soru sorabilecek ne de bir tepki gösterebilecek enerjim yoktu. Sanki enerjim, mimiklerim ve hislerim  çekilmiş gibi hissediyordum. Yaptığım tek şey zihnimde ki sesler yüzünden ara ara çatılan kaşlarımla bakışlarımı hoseok hyunga çevirmek oldu. Gitmeden önce namjoon hyung tarafından elime sıkıştırılan bir fotoğrafın bugün ikinci defa göğsüme yumruk yemişim gibi hissetireceğini nerden bilebilirdim ki? Elimde ki fotoğrafı uzun uzun incelerken ellerim titredi. Şimdi ellerimde analog fotoğraf makinemizle çektiğim bir fotoğrafın dururken nasıl sakin kalırdım? Parmak uçlarım karıncalandı. Fotoğrafından öptüm ben seni zelzele. Zihnimde ki sesler adını zikretti, derince nefesler çektim, kokunu alırım ümidiyle. Nasıl yapmazdım ki? Parmakların ilişmişti fotoğrafa. Arkasına yazdığın satırlara ağladım. Oysaki biriciğim ne çok özlemişsin beni."

Üç sigara yaktım yokluğuna, iki sensiz gece geçirdim. İlk geceydi beni bu denli hüzün bataklığına çeken, sessiz gidişin.

Üçüncü gece gelirsin sandım. Boyun girintimde ev bellediğin yerde gezinir sandım ince dudakların. Yanılmışım. Belki sen bana gelemedin ama biriciğim, evim ben sana geldim.

31 ocak salı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

31 ocak salı.
00:36 şakağından öpülmeyi hak edenlerin anısına.
R.

La douleur exquise. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin