Güz.

23 5 1
                                    

Rüyalarda buluşalım esmer'im derdim hep. Rüyalarıma bile gelmez oldun esmer. Neden kopuyorsun benden?

18 mart 2006
23:13

"Bugün sana yüzümün de göründüğü bir video yollamak istiyordum ama bunu yapamayacağım sanırım çünkü odada ki pencereden ara ara yüzümü aydınlatan şimşekler buna izin vermemekte ısrarcı gibi görünüyorlar. Yağmurdan hoşlanmıyorum, arka bahçemizde ki çiçeklerimizi ve ufak sebze bahçesini özlüyorum. Mayıs ayının ortalarında elinde bir sepet dolusu bahçe malzemesi ve tohumla geldiğinde sana gözlerimi büyüterek dünyanın en zahmetli işiymiş gibi onları ekmekte yardımcı olmayacağımı şakaya vurunca dahi gözlerinde ki hevesin nasıl birden kaybolduğunu hatırlıyorum. Gözlerini öyle görmek bile kendimi dünyanın en berbat insanıymışım gibi bir hissiyatın tohumlarını zihnime ekmiş berbatlık tohumlarını bir güzel sulamıştı. Belli belirsiz büzülen dudaklarını fark edince ellerimi tombul yanaklarına koyup dudaklarını daha çok büzdüğümü hatırlıyorum, sonrasında ufak bir öpüşmenin içine çekmiştim seni. Öyle ufak dediğime kızmadığını biliyorum zira ikimiz de en ufak öpüşmemizin dakikalar sürdüğünü seni uzun uzun öpmemin ne kadar hoşuna gitse de bunu her seferinde yalanladığını biliyoruz. Utanınca çok güzel oluyorsun, ağlarken, gülerken ya da öylece bir şeyler anlatırken güzel olmadığın tek bir an bile hatırlamıyorum zelzele."

"Bahçede belirlediğimiz ufak bir alanı hazırlarken sepetin içinde neden fazlaca akşamsefası tohumu olduğunu sorduğumda bana dönüp omuz silkerek "bilmiyorum, sayısına bakmadım öylece sepete attım." Temalı ufak yalanında bile gözlerini kaçırdığını hatırlıyorum, halbuki ben o zaman en sevdiğim çiçeğin tohumundan onlarca alıp bilemezlikten geldiğini biliyordum. Ufak domates fideleri kırılmasın diye onları özenle yerleştirip, her birinin dibine ufak birer çubuk koyarken bile ellerinin titrediğini incinmemeleri için fazlaca özen gösterdiğini, en sevdiğin çiçeği ekerken yonca soğanlarını beraber toprağa yerleştirdiğimiz anda gözlerini kapalı tuttuğun birkaç saniye boyunca dilek dilediğini biliyordum. Güzelliğinden öpüyorum sevdiceğim."

"Yoongi hyung bugün odama geldi onu en son gördüğümde biliyorsun -bu 2005 yılının ocak ayına tekabül ediyor- biz Fransaya taşınmadan önce gördüğüm son halinden eser yok gibiydi. Sanki teni biraz daha beyazlamış, zayıf olan bedeni formunu iyice kaybetmiş, kediyi anımsatan gözlerinin yanında otuzlu yaşlarının getirdiği kaz ayakları hafiften kendini belli etmişti ama zelzele en çokta gözlerinde ki bakış değişmişti sanki önceden gözlerine bakınca seçebildiğim ufak parıltalar yerini karadelik misali boşluklara bırakmış insanın baktıkça içine çeken bir boşluk oluşturmuştu. Odama girip çıkan herkese taktığım maskelerimden biri yine yüzümdeydi, ara ara zihnimde ki gürültü kirliliğinin verdiği rahatsız edicilikle çattığım kaşlarım, fazlaca çatıldıklarından ötürü kaşımın ortasında kendini hafiften belli eden ince çizgi dışında yüzümde hiçbir mimik oyanmıyor boş gözlerle onu izliyordum. titreyen ellerimi saklamak adına ellerimi oturduğum yatakla baldırlarımın altına koyarak gizlemeye çalıştım, sanki bunu fark ederse namjoon hyung gibi bana hasta olduğumu söyleyecekmiş gibi hissediyordum. Fakat taehyung bu onu fark etti titreyen ellerimi fark etti ve ben onun gözlerinde kopan şeyi gördüm sanki bu zamana kadar zor bela dönen bir kayış benim titreyen ellerimle koptu. Hastasın dedi kapının önünde duran bedeni bana doğru bir adım atarken her bir adımında sara nöbeti geçiren bir hasta gibi her uvuzu titriyor her adamında hasta olduğumu daha baskın bir tonda dile getiriyordu.
"Hastasın"
"Hastasın"
"Hastasın"
"Sen hastasın"
Tam o anda zihnim bunu yalanlamak istermişcesine bir uğultu kopardı. Sesler birbirine karışıyor beynim çatlayıp özgürlüğünü ilan etmek ister gibi kafatasıma adeta baskı yapıyordu. Yalan diyordu zihnimden bir ses yalan söylüyor sen hasta değilsin hasta olan o hasta olan onlar. Boğazımdan yükselen ateş öfke olarak bütün vücuduma hükmederken uyuşmuş ellerimi sakladığım yerden çıkardım sanki boğazımdan yükselen ateş onları da esir almış gibi kızaran ellerime baktım birkaç saniye hasta değildim ben hasta olan onlardı. Bu cesaretle iyiden iyiye bana yaklaşmış olan yoongi hyungun karşısına dikildim her kelimesinde ağzından çıkan birkaç damla yüzüme çarpsa da zihnim bunu umursamıyor karşımda olan zayıf bedenin yakalarını kavramam için bana komut veriyordu. Ellerimi bu komuta uyarak yakalarına sardım. Onun elleri ise gerçek dünyada olduğumuzu hatırlatmak istermişçesine kollarımı sıkıyor parmaklarının baskısını kemiklerimde hissetmemi sağlıyordu, kollarımı kavradığı elleriyle bedenimi sarsıyor üstüne bastırarak aynı kelimeyi tekrarlıyordu. Ondan gelen kelime zihnimin duvarlarına çarparak aklımda ki savaş meydanına karışıyor sinirin tüm bedenimin kontrolünü ele almasına sebep oluyordu. Beynimde ki sesler beni sınıra sürükledi zelzele, bunu yapmak istemedim sahiden kimseye zarar vermek istemedim ben özür dilerim. kafamda ki sesleri susturmak ister gibi yoongi hyungu susturmak ister gibi kafamı önümde ki bedene salladım. Aldığı sert darbeden dolayı acı bir inilti bırakan bedeni geriye sendeledi düşmekten son anda duvara tutunarak kurtuldu hızımı, öfkemi alamayarak iki büyük adımda yanına ilerleyip tek elimle bir yakasını kavrayıp yumruğumu sıktığım saniyelerde içeriye giren birkaç bedenin omuzlarımdan ve kollarımdan tutup beni geriye çektiklerini hissettim ardından koluma giren soğuk iğnenin sivri ucunun hissiyatı tüm bedenimde yayıldı... ben daha neler olduğunu anlamadan dışarıya çıkarılan yoongi hyungun kanayan burnunu tuttuğunu hatırlıyorum. Zelzele ben hasta değilim, kim ya da kimler hasta bilmiyorum ama ben hasta değilim. Bana inanıyorsun öyle değil mi?"

01 şubat çarşamba
01:05 şakağından öpülmeyi hak edenlerin anısına.
R.

La douleur exquise. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin