birkaç sene önce kafamda bir kız çocuğunu öldürmüştüm. ateşe verdiğim düşüncelerimin arasında yanıp kül olmuştu. geriye kalan tek şey yanan salıncağı ve bomboş kalan o yerde rüzgarla beraber çıkarttığı o uğursuz gıcırtıydı. küllerin ağırlık yapmaya ve taşıyamaz hale geldiğim dönemde tanıdım seni. bu yüzden yazıyorum bunları. düşüncelerim tekrar dirilmeye başlamıştı ve ben onlarla nasıl başa çıktığımı unutmuştum. kız çocuğu dirilmezdi. en azından öyle sanıyordum. küllerin ağırlık yapmalarına alışabilirdim fakat eski hâllerini tekrar karşımda görmek beni çökertirdi. dediğim gibi sonra seni tanıdım. sana baktığımda onlardan delice kaçmama gerek yoktu. ruhumun derinliklerine işleyen karaları yok etmeye başlamıştın ve düşüncelerim affalladı. haberin dâhi olmadan bu yaptıkların benim için çok fazlaydı. zamanında defalarca barışmayı denesem de kabul etmeyen ve sonucunda her savaşta olduğu gibi iki tarafın da kaybıyla sonuçlanan bu mücadelenin ardından onlar bana ateşkes teklifiyle gelmişti. düşünceler böyle yapmazdı ki, onlar düşmandı bana. aklımdan geçenler başımı ağrıtmıyordu artık. ne yaptın tam olarak bana? hâla çözebilmiş değilim. ruhuma iyi gelmiş olman bir cevap mı? öyleyse hiç tatmin edici değiller. kız çocuğunu senin ruhuna hapsettim bu arada. seninle daha güvende, bilmesen de.