"hava alacağım."
chishiya, uzun bir sessizliğin ardından dışarı çıkmak için ayaklandı. shibuki'nin söylediğine göre oyun alanı sadece bir tane olmuyordu. boş geçen bir günün ardından oyun alanlarına ve çevredeki insanlara bakınmak için evden ayrıldı. insanlarla tanışmak oyunlarda daha kolaydı. tabii tanışmak ve partner aramak gibi bir amacı yoktu ama cevaplar istiyordu.
neden ve nasıl?buraya neden geldim ve nasıl kurtulacağım?
amaç belliydi, oyunları kazanıp vizen bitmeden bunu rutine bindirmek, sürekli oyun kazanıp hayatta kalmak. ama bu amaç neyin uğrunaydı? asıl soru kafasını kurcalarken ışıl ışıl binaya göz gezdirdi, ve insan topluluğuna doğru adımladı. chishiya oyunlardan korkmuyordu. çünkü hayatta kalacağına emindi. soğukkanlı ve bencil kişiliği böyle bir dünyada kalmak için idealdi.
telefonlardan birini alıp kaydını oluşturduktan sonra bir köşeye geçip insanları incelemeye başladı. bakışları içeri adımlayan tanıdık yüzlere takıldığında mimikleriyle yanına gelmemelerine dair bir işaret yaptı. fazla oyunculu bir oyunda yalnız ve savunmasız görünüp gerektiğinde birlik olmak daha avantajlı olurdu.
"bakar mısınız, neler oluyor? herkes nereye kayboldu?"
"bu bir oyun-''
arisu telaşlı gence dönüp açıklamak için atıldığında karube onu durdurup kulağına bir şeyler fısıldadı. yüzü düşse de arisu açıklamaktan vazgeçmişti.
(zorluk derecesi; maça beşlisi)
"maça beşlisi mi?"
"bu fiziksel bir oyun"
kısa adam, kendine oyunu bilmeyen ama kazanacak gibi görünen iki acemi bulduğu için sevinerek yanlarına ilerledi. yüzündeki rahatsız edici sırıtışla karube'ye elini uzattı.
"kart takımlarının bir anlamı mı var?"
karşılık alamayınca bozuntuya vermeden havada kalan elini cevap veren arisu'ya uzattı ve tokalaşmaya zorladı.
"aynen, haha. oyun kartlarının takımı genelde oyunun türünü belirler. sinek grup çalışmasını ve karo zeka savaşını simgeler. kupaya gelince, en sorunlusu o; insanların duygularıyla oynadığın bir ihanet oyunu."
"sayılar peki?"
"zorluk derecesi."
chishiya duyması gerekeni duymuştu. dikkatini kulak kabarttığı üçlüden çekip oyunun başlamasını beklemeye döndü.
♤♡◇♧
en iyi başlangıç konumu olarak belirlediği üst kattan etrafta telaşla kaçışıp bağıran insanlara acır gözlerle bakmaya başladı.
"herkes ölecek gibi görünüyor."
chishiya kuvvetli ya da fazla atik değildi. ama zekasına gelince, buradaki herkesi ölüme kurban edecek güce sahipti. bakışları koridordaki hareketliliğe kayınca iri adam ve yanındakine -muhtemelen ayakçısı- gülümseyerek el salladı. adam karşılık vermek yerine boş bakışlarını bir süre chishiya'da tutup yoluna devam edince sızlandı.
"ne kaba.."
dakikalar geçiyor ve insanlar hızla ölüyordu. chishiya yeterli gözlemi yapıp güvenli bölgeyi tespit ettiğinde ellerini cebine sokup yavaş adımlarını merdivenlere yöneltti.
"başlayalım mı?"
güvenli bölgenin olduğu kapıya geldiğinde arisu'nun da orada olması yüzüne memnun bir sırıtış yerleştirdi.
"sende mi fark ettin?"
"evet, güvenli bölge bu odada."
arisu kapının kulbunu tuttuğunda, açmaktan korktuğunu saklayamıyordu. yüz ifadesini bir şekilde sabit tutsa bile hafif titreyen terli bedeni korktuğunu açıkça belli ediyordu.
"açmayacak mısın?"
chishiya telefonu arisu'ya çevirip kalan 3 dakikayı gösterdi. bu kapıyı açacak biri varsa artık o kesinlikle arisu'ydu. yaptığı hareketle bu sorumluluğu üstüne yüklemişti bile.
♤♡◇♧
"sen."
üst katta karşılaştığı iri adam oyun alanından çıkarken chishiya'yı durdurdu. bu biraz daha önünü kesmek olmuştu ama.
"benimle geliyorsun."
chishiya anlamsız bakışlarını adama yöneltip dümdüz durmaya devam etti. kendini bir karpuz veya kedi yavrusu gibi hissetmişti bu kelimelerle.
"buradan çıkma konusunda işimize yarayabilirsin."
işte şimdi ilgisini çekmişti.
"gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the story of oblivion. 'chishiya shuntarou
Fanficsakura, doktoruyla birlikteyken kendini ayak uyduramayacağını düşündüğü dünyada bulur. "sen geçmişimden kalan tek şeysin." . 31.01.2023 alice in borderland #1