KARANLIK DOLUNAY 11 yıl önce

3 1 1
                                    

"Ben, bu kızı istemiyorum, Zuhal. Anlamıyor musun? İstemiyorum. Ne diye doğurdun bu hayırsızı? Doğduğu güne lanet olsun. Gerçi hata bende. Ben niye sana yüz verdim ki?" Bir tokat sesi evin içinde yankılandı.

Babam beni hiç sevmemiş, hiç istememişti. Aylarca, hatta yıllarca annemi ve beni dövüp beni istemediğini, derhal bu evden çıkıp gitmem gerektiğini haykırmışti. Babam tüm bu hakaretlerini sıralarken ben nem kokan odamın kapısının eşiğinde sessizce gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Benim günahım neydi? Ben sadece 7 yaşındaki bir kız çocuğuydum. Ben mi demiştim anneme, "Beni doğur." diye?

Küçük evimizin içinde bir tokat sesi daha yankılandığında artık kendime hâkim olamayıp yavaşça odamdan dışarı çıkmıştım. "Yapma," demiştim babama. "Ne olursun yapma, onun bir suçu yok. Lütfen yaşatma artık bunları bize." dediğim anda babam büyük ve sert elini hızla benim yanağıma da çarptı. Boynundaki damarlar biraz daha belirginleşti.

"Ulan, sen ne hayırsız evlatsın? Bu anan seni doğuracağına taş doğursaymış. Bu pislik anan da sen de geberin gidin. Ne haliniz varsa görün artık. Yeter be" Annem dizlerinin üstüne çökmüş, ağlıyordu. Dış kapının gıcırtılı kapanma sesi duyuldu.

"Anne, ne olursun ağlama artık. Çekip gidelim şu evden."

"Olmaz kızım, olmaz. Biz bunlara katlanmazsak karnımız nasıl doyacak? Nerede yaşayacağız biz? Anneannen bizi kabul etmiyor, dedeni zaten toprağa verdik. Dayının üç çocuğu var. Tek geçim kaynağımız baban. Lütfen anla beni." Gözünden bir damla yaş daha süzüldü.

"Annem, güzel annem, masum annem. Yeter ki şu lanet yerden kurtulalım. Ben çalışırım, çok çalışırım. Bakkallarda, esnaflarda... Aklına neresi gelirse. Her şeyi yaparım. Ama artık yeter anne."

Cümlelerimi duyunca daha da çok ağlamaya başladı."Olmaz kızım, şu an olmaz. Biraz daha dayan güzel kızım. Sonra defolup gideceğiz buradan, kurtulacağız."

Kurtulacağız.
 
                                    ~~~
Gözlerimi hızlıca açıp başımı yumuşak yastığımdan süratle kaldırdığımda nefes nefeseydim. Yüzümün terden ıslandığını fark ettim. Elimi yatağımın yanındaki komodinde duran su dolu bardağa uzattım. Bu tür kâbusları çoğu zaman gördüğüm için. Yanımda şu bulundurmayı tercih ediyordum.

Büyük bardaktaki suyu büyük yudumlarla bitirdiğimde saate bakmak aklıma geldi. Yeşil kılıflı telefonumu elime alarak saate baktım. 05.36. Büyük ihtimalle tekrar uyuyamayacaktım. Alışık olduğum için bu durumu pek yadırgamadım. Yanımdaki yatakta uyuyan Ahsen'e gözlerimi kaydırdım. Derin nefesler alarak uyuyordu.

Ahsen'i uyandırmamak için ayrı bir çaba göstererek elimde telefonumla birlikte biraz küçük, ama iş gören odamızın kapısını açtım. Mutfağa girdiğimde kendime en derinden bir kahve yapmak için toz kahve kabını elime aldım. Bir koca kaşık toz filtre kahveyi kahve makinasına döktükten sonra biraz da su katarak kahve makinasını çalıştırdım.

Makina ses çıkardığı için mutfağın kapısını kapatmayı ihmal etmemiştim. Kahve makinası kahvenin olduğuna dair ötmeye başlayınca kahvemi ince bardağıma doldurdum. Biraz hava alma ihtiyacı hissettiğimde en doğrusunun balkona çıkmak olduğunu fark ettim.

Balkonun soğuk zeminine yumuşak bir adım attığımda. Bardağın ağzına kadar doldurduğum kahvenin dökülmemesi için ayrı bir gayret gösteriyordum. Kahvemi sehpaya bırakıp ahşap  sandalyeye oturduğumda aklım bazı derin düşüncelerin içinde kayboldu.

GEÇMİŞİN KARANLIK ÇEHRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin