Herşey bitmişti artık benim için... Burcu eliyle omzuma dokunuyordu ama artık onu bile hissetmek istemiyordum... Nasıl olurdu Allah'ım nasıl, babam ölebilirdi... Kalbim acıyordu. Doktor telefonda "Öykü hanım orda mısınız." diyordu. Artık ne burda olmak istiyordum ne başka bi yerde sadece babamın yanına gitmek istiyordum...
Niye Allah'ım niye... Telefonum elimden yavaşca kayıp gitmeye başladı tıpkı babam gibi. Telefonumun yere düşüş sesini duydum en son ve sonrası karanlık...
>>>
Gözlerim açmak istemiyordum. Zaten Karanlık geçecekti hayatım bundan sonra. Göz kapaklarımda bir ağırlık vardı. Gözlerimi araladım Burcunun karamel rengi saçlarını gördüm. Gözlerinin üstüne doğru gelmişti. Gözleri dolmuştu sanki. Gözlerimi iyice açınca Burcu tiz sesiyle bağırdı. "Öykü iyi misin canım? Ağrın sızın var mı?" Kafa mı sağa sola salladım. Konuşmaya çalışdım, ama boğazımda tıkılıyordu. Boğazım acıyordu. "Su" diye bildim sadece. Burcu hemen oturduğu deri koltuktan kalktı ve sürahiden su doldurdu. Ellerimi biraz açarak kalkmaya çalıstım ama kalkamadım belim ağrıyordu.
Burcu elinde ki suyu yanımda ki komidine koydu ve kalkmam için yardım etti. "Canım telefonda konuşurken bi an yere düştün ve sırtını orta sehpaya çarptın ondan belinde ağrı var." Burcu suyu elime verdi. Hastene odasındaydık galiba. Su bile boğazımı delerek geçti...
Kalbime hançer saplanıyordu. Burcuya sarıldım. Gözlerim yanıyordu. Boğazımı temizlemek için 2-3 kere öksürdüm. "B-Burcu babam öldü." Ağlamam dahada şiddetlenmişti. Bağıra bağıra ağlıyordum. Burcu saçlarımı okşamaya başladı. "Canım arkadaşım benim üzülme lütfen. Bak babamda sana babalık yapar..." Ağlamam daha da şiddetlendi. Allah'ım arkadaşım bana babam sana babalık yapar diyor neden bu kadar aciz oldum Allah'ım ben...
Hayatım da olan tek kişide ölmüştü. Annemi daha çok küçükken kaybetmiştim. Trafik kazasında. Artık bu hayata devam etmeye bi sebebim yoktu. Ama babam hep derdi. "Sen hep hayallerinin peşinden koşacaksın ve sana yakışan biriyle evleneceksin. 1 kız 1 erkek torun isterim ona göre." derdi güldürürdü beni. Kapı sesiyle Burcudan ayrıldım içeriye Burcunun babası Bülent amca girmişti. Gözlerimi elimin tersiyle sildim.
Yanıma yaklaştı. Elini omzuma attı. "Başın sağolsun kızım." Konuşmak istemiyordum. Zaten boğazım acıyordu. Sadece başımı olumlu anlamda salladım. Doktordu Burcunun babası, babasının hastanesindeydik galiba. Ama şuan bu umrumda değil. Çünkü babam yok o artık yok ve hiç olmayacak artık tek başımayım bundan sonra kimsem yok. Ayağa kalkmaya çalıştım. Burcu koluma girdi. Arkamı döndüm çantamdan telefonumu çıkarmaya çalışırken Burcu "Telefonunu mu istiyorsun?" dedi başımı olumlu anlamda salladım.
Burcu çantamdan telefonumu çıkardı. Telefonumu elime aldım. Şifresi vardı şifrem neydi benim. Afalladım bi an olduğum yere oturdum kaldım. Ellerimi başımın arasına koydum ve yine ağlamaya başladım. Burcu yanıma eğildi ve bana sarıldı. Yok artık dayanamıyorum. Burcuya iyice sarıldım kokusunu içime çektim. Burcudan ayrıldım. Telefonumu elime aldım. Telefonun şifresi aklıma geldi. Babamla benim doğum tarihlerimizin toplamı. Şifreyi girdim ve not bölümünü açtım. "Burcu beni dışarı çıkarır mısın? Biraz hava almaya ihtiyacım var." yazdım."Canım tabii ki çıkarırım ama niye bana sesli olarak söylemedin?" Biliyordum Burcunun böyle diyeceğini. Yazdığım yazıyı sildim ve "Burcu konuşmaya mecalim yok. Lütfen zorlama beni." Burcu başını salladı. Oturduğum yerden kalkmaya çalıştım ama gözlerim bi anda karardı. Burcu koluma girdi ve beni odadan çıkardı.
>>>
Hastanenin bahçesine çıktık. Bi tane banka oturttu Burcu beni. "Canım içecek bişeyler alıp geliyim tamam mı?" Başımı olumlu anlamda salladım. Burcu gidince oturduğum bankta öne doğru gittim dirseklerim dizlerim üstüne koydum. Ellerimle şakaklarımı ovmaya başladım. Başım çok ağrıyordu. Karşıdan alımlı bir beyefendi geliyordu. Üstünde doktor önlüğü vardı. Kahverengi saçları Karanlık gözleri. Bugün karanlık kelimesini niye bu kadar çok kullanmıştım. Hayatımın karanlık olacağını mı söylemeye çalışıyordu acaba. O doktor önlüklü bey yanıma yaklaşıyordu. Sonra yanıma Burcu geldi. Doktor önlüklü bey yanımızdan geçip gitti. Burcunun elinde 2 bardak kivi çayı vardı. En sevdiğimden.
Burcu bilirdi benim bunu sevdiğimi. Canım ya, Burcu olmasa ne biliyim baş edemezdim ben kendimi. En en yakın arkadaşımdı Burcu benim. Şeyma vardı Burcu kadar olmasa da o da çok yakın arkadaşımdı. Emre var kardeşim gibi. Babamın mahalleden en sevdiği çocuktu Emre. Beraber futbol oynarlardı mahallenin stadında babam futbol konusunda eğitmişti Emreyi şu an mahalle çocuklarına antrenörlük yapıyor.
Burcu küçüklükten beri aşıktı Emre'ye ama bir türlü açıklayamamıştı. Emre de boş değildi benim için Burcuya. Çok yakışıyorlar birbirlerine aslında ama işte hiç biri ilk adımı atmadı bir türlü. Ben daha hiç aşık olmadım zaten aşk bir kere olur benim için ve sonsuza dek sürer. Zamane aşıklarını anlamıyorum. Birbirlerine seviyorum diyorlar ama alakası yok. Hepsi böyle demiyorum. Ama işte kimisi böyle her neyse ya.
>>>
Bir yandan kivimi yudumlarken bir yandan Burcuyu dinliyordum. Doğum günü partisi yapıcakmış. Benden nasıl gelmemi bekleyebilirdi ki. Daha babamı yeni kaybetmişken nasıl giderdim o partiye. "Canım bak babanı kaybettin ama bak lütfen gel. 2 dakika durursun gidersin. Lütfen Öykü ya lütfen." Cebimden telefonumu çıkardım. Yazmaya başladım. "Burcu sadece 10 dakika gelebilirim zaten babamı yeni kaybettim. Canım yanıyor orda eğlenemem. Sırf senin hatrın için bak." yazdım. Boynuma atladı. "Canım benim çok teşekkür ederim çook." Burcu benden ayrıldı. Yanımızdan yine o doktor önlüklü bey geçti. Ona bakarken bi an döndü bana baktı gözlerimiz buluşmuştu. Allah'ım niye bi an kalbim yerinden çıkacakmış gibi oldu. Ellerim titriyordu...
Bardağım elimden düştü. Yerde parçalandı bardak. Bardak parçalarını toplamaya çalışırken. Doktor önlüklü bey yere eğildi ve yardım etmeye başladı. Toplarken gözüm ona kaydı. Göz ucuyla ona bakıyordum bi yandan da bardak parçalarını toplamaya çalışıyordum. Allah'ım neydi bu duygu. Bi an elim yanmaya başladı. Uff yine sakarlığım tuttu ya. Eliyle elimi kavradı. "İyi misin?" Başımla onayladım. "Dikkatli ol. Gel yarabandı yapıştıralım." dedi eline kuvvet vererek kalkmaya çalıştım. Kalktım ama ama yine gözlerim karardı. Tam düşecekken beni belimden kavradı. Yine gözlerimiz kilitlenmişti birbirine. Hemen gözlerimi kaçırdım. Burcu, Burcu neredeydi. Bi an kendimi toparladım ve arkamı döndüm. Burcu yoktu. Neredeydi bu kız. "İstersen ben alıp geliyim yara bandını sen bekle burda." Banka oturttu beni. İçeri doğru gitti.
Sonra Burcuyu aramaya başladı gözlerim. Yere baktım Cam kırıkları vardı daha. Parmağım hala kanıyordu kalbim gibi. Burcuyu gördüm yanında da hizmetli olduğunu düşündüğüm biri. Burcu yanıma geldi oturdu. "Sen bardağı düşürünce bende hizmetli çagırmaya gittim. Merak etmedin inşallah beni." Kafamı sağa sola salladım. Yanıma doğru geliyordu. Elinde bi tane yara bandıyla. Yanımıza gelince yara bandını Burcuya verdi. "Arkadaşın galiba." dedi Burcuya dönerek. "Evet ne oldu?" "Daha demin camları toplarken yanlışlıkla elini kesti onun için yara bandı getirdim." dedi yumuşak ses tonuyla. "Teşekkür ederim." "Rica ederim." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Burcu bana dönerek parmağıma baktı.
Yara bandının ambalajını çıkardı. Yara bandını takmaya çalışırken bir yandan da konuşuyordu. "Tanıyo musun beyfendiyi?" Hayır anlamında başımı salladım. Yara bandını takınca "Peki" dedi. O nu her gördüğüm de ki bu duygu neydi. Babamı bile unutturan...
Evet kirazcan kardeşler... Daha yeniyim ama inşallah güzel yazarım... Umarım beğenmişsinizdir. Bu bölüm 2 vote 2 yorum 40 okuma istiyorum. Biraz fazlamı oldu. 20 okuma olsun değil mi? Evet evet :D . öpüyorum sizi muck muck... Kolaj benim yapımım (Ç)almayın... =D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Öte
Teen FictionHayat bize herşeyi sunar bazen, bazense sunduğu şeyleri acı bir şekilde geri alır. Gel benim hayatım ol, sun bana en güzel şeyleri, bazen o en güzel şeyleri geri al. Ama sen benim hayatım ol, varsın elimde ki herşeyin kaybı senin elinden olsun...