Felix'imi kurtarmak için çok geç kaldım.
~Yongbok'dan~
Yeji Soobin'e ellerimi çözmesi için işaret yaptığında gülümsememi büyütüp gözlerimi yukarı yani Yeji'ye aldım.
"Noldu beni çok mu özledin?" Yeji sözüme yanıt vermeyip sadece bana bakmaya devam etmişti, bende ona sahte gülümsemelerimin en gerçeği ile gülümsedim. Yeji beni artık sevmiyordu, beni beden hırsızı olarak görüyordu, zaten öyleydim.
~Hyunjin'den~
Telefonumu alıp eski Felix ile konuşmalarıma girdim, orada bana gönderdiği bir videoyu açtım, bana browni yaparken video atmıştı gülümseyip onu izlemeye başladım, 46.saniyesinde saçını geriye itip gülümsemişti, tarife kendi yaptığı bir karışımı da döküyordu, daha güzel olsun diye ama her seferinde güzelim brownilerine kötü bir tat verirdi o karışım, ama bu kötü tadı Felix oldukça seviyordu. Videodan çıkıp başka bir video açtım, bu sefer kurabiye yapıyordu ve yine aynı karışımı içine döktü. Sorgulamadan başka bir video açtım, burada bana aldığı hediyeleri gösteriyordu. Normalde o hediyeleri o ay geleceğim için almıştı ama ben onun yanına gelmek yerine hergün yaptığım gibi Chris ve Minho ile gezmiştim. O gün Changbin sevgilisi ile takıldığından bize katılmamıştı tabi. Felix eskiye dönse bile beni affedeceği ne malum ki, benim yüzümden Yongbok'u yaptı o.
"Ne izliyorsun?" Yeji'nin sözüne onu yanıma çağırdım, yanıma gelip videoya bakmıştı, bakar bakmaz bana şaşkınca dönüp gözlerini tekrar ekrana almıştı.
"Bu Yongbok mu?!" Derin bir nefes alıp onu cevapladım.
"Bu kişi Felix." Yeji şaşkınca ekrana bakıyordu, tabi o Felix'i tanımıyordu sadece Yongbok'u tanıyordu. Felix'i tanısaydı onu çok severdi, buna eminim çünkü onu aklı olan herkes sever. Yongbok içeri girdiğinde telefonu kapatıp ona döndüm, sorucak sorularımız vardı.
"Kanın neden siyah?"
"Sanane." Derin bir iç çekip sorumu daha sert bir ses tonu ile tekrar sordum.
"Kanın neden siyah?" Yongbok sırıtmış omuzlarını kaldırıp indirmişti.
"Kanım siyah değil ki." Sözünden sonra Soobin koluna bir bıçak saplamıştı, Yongbok kahkahalara boğulurken ben koyu kırmızı rengindeki kana baktım, garip olan şey o gün o kanın simsiyah olmasıydı.
Kanayan koluna baktıktan sonra gözlerimi tekrar Yongbok'a aldım, o çok iyi bir oyuncuydu, Felix'in aksine. Felix yalan söyleyemeyecek kadar kötü bir oyuncuydu.Yani Yongbok ile Felix'in arasında dağlar kadar fark vardı ama Felix'in Yongbok'u yarattığı da bir gerçekti. Yani bu kadar güçsüz bir insan nasıl bu kadar güçsüz bir insan yaratabilir ki?
Gözlerimi tekrar kıkır kıkır gülen Yongbok'a aldım. Eser yoktu Felix'den ama içten içe Felix'in Yongbok'u istediğini biliyordum. O zaman onu hiç yaratmazdı. Yeji Yongbok'un saçını çekip kafasını kendine doğru kaldırdığında Yongbok tekrar kahkahalara boğuldu.
"Bırakın şu işleri çocuk musunuz siz?" Kapıdan gelen ses ile gözlerimi oraya çevirdim, Jooyeon bize cidden bunu diyebilcek kapasitede birimiydi?
İçeri girip Yeji'yi Yongbok'dan ayırmış koltuğa oturup iç çekmişti, hepimiz dikkatlice onu izlerken birden Gaon'a sürtüşmeye başlayınca iç çekip önüme döndüm, işte böyle birinin bize çocukmusunuz demesi gerçekten koymuştu.
Yongbok'da Jooyeon'a bakıyordu, tam o sırada aklıma Felix'in karışımı geldi, belki hayatı boyunca bunun olucağını biliyordu ama bana söylemek yerine gizli ipuçları bırakmıştı. Bu sadece bir teoriydi ama denemeden de zarar gelmezdi. Tam ayağa kalkıp gidecekken çalan alarm ile duraksadım, bu düşmanlarımız tarafından basıldığımız anlamına geliyordu.
"Gaon içeri geç!" Jooyeon'un sözünden sonra Gaon bir odaya geçip kapıyı kitlemişti. Yongbok ise sırıtıp elini masadaki bıçaklarda gezdirdi ve bir tanesini alıp dışarı çıktı. Tam onun arkasından Yeji ve diğerleri çıkmıştı. Bende onların arkasından çıktım, silahımı doğrultup etrafa bakındım, düşman saklanmayı seçmişti, istedikleri şeyi bilmememiz büyük bir kayıptı, bu yüzden dağınık bir savaş olacağı kesindi ama onların istediği şeyi alma olasılığı da büyüktü.
Sertçe kapıyı tekmeleyip açtım, şuanda elimi silah dışında başka pozisyonda kullanamazdım. İçeri yavaş adımlar ile girip silahla bakındım. Burada kimse yoktu, yani ben öyle düşünüyordum. Tam çıkarken gelen ses ile arkamı dönüp oradaki adamın karın bölgesine tam 7 el ateş ettim, adam kanlar içinde yatarken onun çıktığı yere baktım, kimse yoktu. Odayı iyice gezdikten sonra adamın yanına eğilip formasındaki işarete baktım, bu işareti ilk kez görüyordum bu saldıranlar ya gizleniyordu ya da yeni bir çeteydi. Yeni bir çete olmaları bizim için iyi olurdu ama gizlenmeleri büyük bir kayıp olurdu.
dışarı çıkıp silahımı doğrulttum etrafta ateş sesleri çıkmaya başlamıştı bile ve yerde gırtlağı kesilmiş insanlar vardı. Derin bir iç çekip kafamı yukarı kaldırdım, açık bir kapıyı ayağım ile ittirip içeri girdiğimde Yeji'nin bir ölüm kalım savaşı verdiğini gördüm, omzu yaralanmıştı. Diğer yerde çırpınan adama bir kaç el ateş ettikten sonra Yeji'nin yanına eğildim ve omzunu açtım, silah yarasıydı ve epeyde derindi.
"Ben iyiyim kendi kendime bakabilirim sen git." Sözünden sonra kafamı onaylar şekilde salladım ve çıkıp kapıyı kitledikten sonra kilidi kapının aşağısından içeri attım, bu savaşta kimse kimseye acıyıp onunla ilgilenemezdi, çünkü bu bir savaştı. Geride kalan geride kalır.
Başka bir odaya girdiğimde Soobin'i gördüm ama o düşman ile savaşmıyordu, o Yongbok ile savaşıyordu. İkiliyi izlemeye devam ettiğimde sadece birbirlerini öldürmeye çalıştıklarını gördüm, Yongbok kahkahalar atıyordu, Soobin ise onun derisini kesmeye epey meraklıydı. Ama ilk kesik Yongbok'dan geldi Soobin'in tam boynuna büyük bir kesik attı. Soobin yere düştüğünde yanına eğildim, ölmek üzere olan birini bırakamazdım.
"Ne yapıyorsun sen?!" Sözümden sonra Yongbok kahkahalar atmaya devam etmişti. Soobini kaldırıp sırtıma aldım ve ilkyardım odasına doğru ilerledim, Yongbok önümden zıplaya zıplaya yürüyordu bu da fazlasıyla sinirimi bozuyordu. İlk yardım odasına girip Soobin'i yatağa koydum ve dışarı çıktım. Yongbok tam yanımda duruyordu. Tek olduğumuzdan faydalanıp ona döndüm.
"Yongbok senin içinde başından beri vardı değilmi?" Felix sırıtıp başını olumlu anlamda salladı. O Yongbok'un ta kendisiydi aslında Yongbok diye birisi yoktu. Bunları yapan kişi Felix'ti.
"Ağlayan Gelin, o karışımı yaptığın çiçek, anlamı isyan demek yani benden intikam alacağın zamanı mı bekliyordun?" Felix gözlerini bana alıp korkunç bir şekilde gülümedi ve başını hafif eğip bıçağı tuttuğu elini sıktı.
"Beklediğimden daha akıllısın Hwang Hyunjin." Sözünden sonra bıçağı ile boynumu kesmişti, ondan sonrası ise karanlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐁𝐥𝐚𝐜𝐤 𝐑𝐨𝐬𝐞 /𝑯𝒚𝒖𝒏𝒍𝒊𝒙/ DÜZENLENİLİYOR
FanfictionHyunjin değerini bilemediği sevgilisi ile tekrar karşılaşır, ama bu sefer hiç bir şey umduğu gibi gitmez.