Velon başını kumdan kaldırdı. Etraf aydınlık ve sessizdi. Yüzüstü yattığı yerden korkuyla ayağa sıçradı.
Çevresinde gördüğü şey kumdan ibaretti. Nerede olduğu, başına ne geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Aceleyle üzerindeki kıyafetlere göz attı. Bunlar bir astronotun kıyafetiydi. O an bir astronot olduğunu anımsadı. Etrafına hızlıca bir göz attığında iki adım ötesinde koruyucu başlığını gördü. Eline alıp inceledi. Başlığın cam kısmı çatlaktı ve üst kısmı ezilmişti. Muhabere mekanizması da hasar almıştı. Başlığı yere bırakıp etrafına daha dikkatli baktı.
Kum tepelerinin arasındaydı. Gökyüzüne baktığında bir iki adım geri sendeledi. Bir güneş ve iki uydu görünüyordu.
Dünyada değilim diye geçirdi içinden, dehşete düşerek.
Dudaklarındaki acının sebebini kontrol etmek için elini götürdü. Dudakları çatlamıştı. O an çok susuz kaldığının farkına vardı. Elini çekerken eline bulaşmış kanı da gördü. Bir daha elini yüzüne götürdüğünde burnunun kanadığını anladı.
Neler oldu, buraya nasıl geldim?
Eğer buraya bir mekikle geldiyse, onun da nerede olduğunu bilmiyordu. Kum tepelerinin arasında, yerde, ufukta bir iz aradı, ama hiçbir iz yoktu. En yakın tepeyi seçerek ona doğru yürümeye başladı.
Dakikalardır yürüyordu. Kum tepesinin zirvesine ulaştığında yükseklik avantajını kullanarak bir daha etrafına göz gezdirdi. O an mekiği gördü. Mekik gövde kısmından ikiye bölünmüştü. Öndeki kısımdan tek kişilik pilot kabini görünüyordu. Küçük bir mekikti bu. Gövdenin arkasındaki erzak kargosu da kumullara dağılmıştı.
Velon bir bebek gibi, ilk kez koşuyormuşçasına yalpalayarak kum tepesinden aşağı doğru koştu. Aşağı ulaşırken birkaç kez takla attı. Mekiğin yanına ulaştığında kanadın üzerinde belli belirsiz bir yazı vardı. Tozu elleriyle süpürdüğünde büyük harflerle yazılmış Selon Koloni Bakanlığı yazısını gördü.
Bu ne demek dedi ve kısa bir an düşündü.
Selon... Selon, benim evim.O sırada göğsünde bir yanma hissetti fakat aldırış etmedi. Elini gövdede gezdirerek dökülmüş olan erzak kargosuna doğru yürüdü.
Tavuk güveç konserve, sardalya konserve, mısırlı ton balığı...İşte! İşte su!
Yerdeki su şişesini aldı ve olduğu gibi kafasına dikti. Hiç durmadan yerden bir konserve kayısı kompostosu aldı ve onu da içti.
Biraz olsun kendine geldikten sonra doğrularak pilot kabininin bulunduğu ön gövdeye doğru ilerledi. Gövdenin iskeleti fazla kalın değildi ve her yerden kablolar sarkıyordu. Önünü kapatan kablo demetini eliyle iterek içeriye baktı Velon. Kokpitin hala sağlam olduğunu gördüğünde sevindi. Metal gıcırdama sesi eşliğinde içeriye adımını attı.
İçerisi dışarıdan serindi ve bu durum ona çok iyi geldi. Kokpite ulaştığında içini anlamlandıramadığı bir his sardı. Sanki ömrünün büyük kısmı bu kokpitte geçmiş gibiydi. O an emin oldu, bu mekiği buraya getiren oydu ve şimdi onu nasıl uyandıracağını da biliyordu.
Yönlendirme birimi hologram ile çalışıyordu. El, holograma daldırdığında mekiğin ana bilgisayarına erişim sağlanmış oluyordu. Kokpitin merkezindeki kırmızı butona basarak hologramı aktif etti ve elini daldırdı.
Kimlik tanımlanıyor, elinizi sabit tutunuz.
Kimlik tanımlandı.
Kolonist Velon Herakles Guillermo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kavuşmak Seçenek Değil
Science FictionGöğsünde yitik bir medeniyet taşıyan, geçmişi olmayan bir adam, kaçınılmaz sona adım adım ilerler.