Bir müddetten sonra nefesim iyice kesik kesik çıkmaya başladı.Herkes,her şey üstüme geliyordu.Kulağım okunan duayı,insanların üzüntü dolu-ki
hepsi sahte-seslerini duymamaya başladı.Kulağımda ki tek ses kurşunun sesiydi.Gördüğüm tek şey ise en değerlimin kanlar içinde yere düşmesi.
Olayı bilenler "Kaderi böyleymiş."diyorlar.Allah aşkına bu nasıl bir kaderdi!İnsanın her anını acı dolu geçirmesi kader miydi?Ayrıca kader diye bir şey var mıydı ki?Bence yoktu kader denilen kavram.Sonuçta biz imtihana gelmiştik buraya.Her şey biliniyorsa imtihanın ne anlamı kalır ki?
Birden sesler duyulmaya başladı.Silah sesi gitti.Yerine insanı ferahlatan dua sesi geldi.Ama görüntü değişmemişti.Zor bela ayağa kalkıp salondan ayrıldım.Kolumu biri sıkıca tutup beni durdurunca görüntü geldi.Ona en sert ve çaresiz bakışımı atıp,kısık sesimle dışarı çıkmak istediğimi söyledim.Şu 40 gündür neler çektiğimi iyi bildiği için izin verdi.
Dışarı çıktığımda kafamdaki siyah türbanı çıkarıp elime sıkıştırdım.Tam sola dönmüş yürüyecekken sert bir bedene çarptım.Kafamı ona doğru kaldırdığımda gözlerinde ki acıma duygusunu gördüm.Durum bu kadar mı vahimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Kum
RomanceBir kadın hayal edin.Dıştan ne kadar sert olursa olsun,içten bir o kadar saf.Dıştan ne kadar korkak gözükse de içten bir o kadar cesur.Kısaca olduğu gibi görünmeyen ya da göründüğü gibi olmayan. İşte o hem iyi hem kötü.İşte o ya aşk ya da nefret.Öze...