the final

2.6K 337 726
                                    

Sae, dönem ortasında zorunlu olarak yaptığı okul değişikliği ve yaklaşan üniversite sınavı yüzünden vaktini fazla almayacağını varsaydığı kütüphanecilik kulübüne katılmıştı.

Açıkçası, sadece birkaç ay maruz kalacağı gereksizlerle uğraşma zahmetine katlanmak yerine bir köşede sessizce kitap okumayı fazlasıyla işlevsel ve de rahatlatıcı bulmuştu. Üstelik, kulüpteki çocuklar onu ilk günden çözüp varlığını yok sayar gibi davranacak zekiyken daha ne isteyebilirdi ki?

Sae, gerçekten gerekmediği sürece birileriyle göz teması kurmaktan dahi hoşlanmaz ve rahat bırakılmak için de çoğunlukla kan dondurucu bi' ifade takınırdı. Kendisini bildi bileli insanlara tahammülü yoktu ve sadece yalnızken iyi hissedebiliyordu.

Sae'ye göre, ona yaklaşmaya çalışanlar da ya ahmaktı ya da belasını arayacak kadar sorunluydu zaten.

Gerçi, bir de Shidou Ryusei vardı...

Sae, saatini kontrol ederken içini çekti. Okuduğu kitaba bir türlü odaklanamıyor, yapmayı planladığı çılgınlığın kötü bitmemesini umuyordu. İlk başta şansını Rin, peşine Isagi ve en sonunda da Shidou'nun arkadaşlarında deneyip kaybettikten sonra yapabileceği tek bir şey kalmıştı zaten...

Ryusei, yaydığı korkunç enerjiye rağmen Sae'nin peşinden koşan ilk ve tek kişiydi. Sae, aşk mektupları ve sosyal medya üzerinden çıkma teklifleri almaya alışkındı ama o donuk yeşil gözlerine doğrudan bakıp hislerini rahatça haykırabilen Shidou'nun varlığı bambaşka bir deneyimdi.

Sae, ilk başlarda Ryusei'in sadece Rin'i kışkırtmak için onunla uğraşmaya başladığını düşünmüştü çünkü ikisinin her fırsatta birbirine girdiğini biliyordu. Sonrasında Rin'in tepkisizliğine rağmen Ryusei'in numarasını almak için etrafında dolanması, bu fikrini çürütmüştü.

"Seninle yatmak istiyor", demişti arkadaşımsı saydığı Aiku. "O azgın iblisi tanıyorum. Onu reddetmen egosunu zedeliyordur."

Sae de göz devirmişti. "Elbette ki beni yatağa atmanın peşinde, Sherlock. Bir defasında okul formama salyasını akıtacak kadar kudurmuştu."

Sendou, sahneyi hayal ettikten sonra suratını tiksintiyle buruşturmuş ama bir an sonrasında gözleri ışıldamıştı. "Pekâlâ, seksi bi' modelin üstüme salyalarını akıtması o kadar da kötü olmazdı."

Sae, gözlerini yeniden devirip Sendou'nun ensesine şaplak atmış ve tipik sessizliğine bürünmüştü. Üniversitelilerin verdiği partilerden birindelerdi o sırada ve akşamın geri kalanını beleş bira gömerek geçirmişti. Evet, hâlâ liseliydi ama hiç kimsenin onu eziklemeye ya da kovmaya cüret etmesi mümkün değildi.

Sae, düşüncelerinden sıyrılıp tek bir sayfa bile ilerleyemediği kitabını sırt çantasına attı ve orada bulunmayı sürdürmesi gereken son on dakikayı siktir edip kütüphaneden çıktı. Ryusei'in resim kulübünde olduğunu bildiğinden de doğruca oraya yönelmişti. Ah, ciddi ciddi çocuğun önünü keseceğine inanamıyordu!

Sae, resim kulübü için kullanılan sınıfın köşesinde dikilmeye başlarken mantığı evine gidip ders çalışmasını haykırsa Rin dahil herkesin olmadığına inandığı kalbi Ryusei'le konuşması gerektiğini fısıldıyordu.

Tamam, neredeyse her zaman mantığına göre hareket ederdi ama onun da bir kalbi vardı. Sadece, fazla kullanmıyordu o kadar. Gereksiz duygusallıklar ona göre değildi zaten.

Sınıfın kapısı açılınca nasıl göründüğüne bakmak ya heyecandan titremek gibi saçmalıklara kalkışmayıp sadece kırmızımsı saçını geriye itti ve dışarı çıkanları kolayca görebilmek için birkaç adım geriledi. Ona bön bön bakanlara aldırmıyor, pembe vurgular taşıyan sarı kafalı çocuğu öylece bekliyordu ama sınıftan çıkan son kişi beraberinde kapıyı kapatınca kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı.

menace || blue lock Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin