Eylül 4

275 11 0
                                    

''Ne yaptın lan!'' diye bağırdı Tuna.

''Birine çarptım.''

''Git baksana o zaman!''

Kapıyı açıp hızla dışarı çıktım. Kızın nabzına baktığımda ölmediğini -yaşadığını- fark ettim ama başı kanıyordu.

Tuna da yanıma geldi. ''Ölmüş mü?'' dedi. ''Hayır. ama başı kanıyor. Çok fazla kan kaybederse ölebilir.'' dedim. ''O zaman hastaneye götürelim.'' deyince sinirle ona dönüp ''Ölürse hapse girerim geri zekalı!'' diye bağırdım.''Nasıl yani, onu ölüme mi terk edeceksin?''

Hayır, birini öldürüp, sonra da bir kenara atamazdım.

''Benim dayım doktor. Eğer ona götürürsek polise şikayet etmez.'' diye devam etti. ''Tamam.'' dedim. Tek çare buydu.

Kızı kucağıma alıp arabaya doğru götürdüm. Tuna kapıyı açınca onu arka koltuğa yatırdım. ''Dayına haber ver, bizi beklesin.''

Ben de arabaya bindikten sonra ''Ne halt yemeye çıktıysa gece gece ormana.'' diye homurdandım.

''Daha hızlı sür şu arabayı!'' diye bağırdı Tuna. Kıza çarpan bendim; Tuna benden daha telaşlıydı. Gaza iyice yüklendim. Sonunda orman yolundan çıkabilmiştik.

''Ben sana hastaneyi tarif edeceğim.'' deyince ''Tamam, sen Berna'ya haber ver, o da gelsin.'' diye karşılık verdim. Telefonunu çıkartıp bir numarayı tuşlayarak kulağına götürdü.

''Berna! Bir kaza oldu.'' Berna'nın bağırmalarını buradan bile duyabiliyordum. Bu Tuna bazı şeyleri hiç düşünemiyordu. Öyle pat diye söylenir mi?

''Hayır, bizde bir şey yok. Birine çarptık. Sen dediğim hastaneye gel.'' dedi. O, hastaneyi tarif ederken ben ise kıza bir şey olacak mı diye düşünüyordum. Tuna'nın konuşması bittikten sonra ''Kızın üstüne bir bak. Kimlik falan var mı?'' dedim. Üstünü aradıktan sonra ''Telefon bile yok.'' dedi. Bence evden kaçmıştı. Hangi akla hizmet gece gece ormanda tek başına gezilir ki?

Hastaneye iyice yaklaşmıştık. Tuna'ya dönüp ''Kimsenin bizi görmemesi lazım. ''Ne yaparsan yap, kayıtlarda bizim olduğumuz yerleri sildir. '' dedim.

Geldiğimizde Tuna'nın dayısının bizi beklediğini gördüm. Hemen arabadan çıktık. Tuna, hızlı hızlı olanları anlatırken ben kızı çıkartıyordum. Dayısı da hemen yanıma gelip kızın durumuna bakmaya başladı. Başını inceledikten sonra ''Beyin kanaması olabilir.'' dedi.

Ben, kızı kucağımda hastaneye doğru götürürken birkaç doktor sedyeyle önümüze geldiler. Onu sedyeye yatırdıktan sonra ilk müdahale için ACİL bölümüne aldılar. Doktorlar onunla uğraşırlarken ben Berna'yı dışarıda beklemeye karar verdim. Onun arabasını görebilmek için sağa sola bakınırken cırtlak bir ses kulağımı tırmaladı.

''Yağıız...''

Arkamı döndüğümde Berna, mavi gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Ben daha hiçbir şey söyleyemeden bana sarıldı.

''O Tuna kaza yaptık deyince çok kötü şeyler geldi aklıma. İyisin sen değil mi?'' dedi nefes nefese. ''Bana az daha sarılmaya devam edersen parfümünden zehirlenebilirim.'' diye karşılık verdim. Oflayarak benden ayrıldı. ''Peki çarptığınız adam nasıl? Ölmedi değil mi?''

''Birincisi, adam değil bir kız. İkincisi ise ölmedi, yaşıyor.'' dedim. Derin bir nefes aldı. ''Tuna nerede?'' diye sordu. ''Dayısıyladır. Burada doktormuş. Kıza o bakacak.''

''Kızın ailesi falan gelmediler mi halâ? Senden şikayetçi olurlarsa hapse girersin. Zaten plakayı falan alamamıştır. Ailesi gelmeden kaçalım bence.''

EYLÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin