Eylül 5

203 12 0
                                    

Zaten saniyede beş yüz kere atan kalbim şuan boğazımda atıyordu sanki. Yağız hemen ayağa kalktı ve sağlam olan kolumdan tutup beni de kaldırdı. Bana doğru eğilip ''Sen anlat.'' dedi hırlar gibi. Önce Berna'ya sonra da bana bakıp odadan hızla çıktı.

Kıpkırmızı olmuş yüzümle Berna'ya baktım. Az önce devirdiğim deterjanı göstererek ''Yanlış anladın. Yağız şuna basınca ayağı kaydı ve benim üstüme düştü.'' İnanması için dua ediyordum. Bir şey diyecek gibi oldu. Sonra gülerek ''Ah, tamam anladım. Neden yanlış anlayayım ki?'' dedi. Sonra gülmesi yavaş yavaş kahkahaya döndü. Ona hiçbir şey anlamayan gözlerle bakıyordum. ''Ne oldu?'' dedim. Kahkahalarının arasından ''Bir şey yok.'' dedi.

Nihayet kendini durdurabildiğinde elindeki poşeti havaya kaldırarak ''Bunları hiç giymedim. Umarım sana yeter.'' dedikten sonra kapının yanına koydu. Tam çıkacağı sırada ''Yardıma ihtiyacın var gibi.'' dedi. ''Evet. Yardım etsen iyi olur aslında.'' dedim gülümseyerek.


Birkaç saatlik uğraşın ardından odayı neredeyse düzene sokabilmiştik. Ben, yatağa çarşafları sererken Berna da kıyafetleri dolaba yerleştiriyordu. Onunla çok iyi anlaşmıştık. Artık bana ilk zamanlardaki gibi bir ruh edasıyla bakmıyordu.

''Ne?'' dedim ağzım bir karış açılmış bir şekilde. ''Siz arkadaş değil misiniz?''

''Aslında Tuna Yağız'ın en yakın arkadaşı. Üç yıldır bu evde yaşıyorlar. Ben liseyi farklı bir kolejde okudum. Bu eve de bu sene geldim.'' Başımı anladım dercesine salladım. ''Aslında hepimiz sözde çalışmak için buradayız ama baba parası daha tatlı geliyor.'' deyince güldüm.

''Peki Tuna nasıl birisi?'' diye sordum. Yüzünü buruşturdu. ''Kendini bilmişin önde gideni. Pis egoistin teki. Her şeyi bildiğini sanıyor.'' Onun hakkında böyle düşünmesi beni biraz şaşırtmıştı. Sonuçta aynı evde yaşıyorlardı ve onun hakkında böyle düşünmesi biraz garipti. Zaten Tuna, Berna'nın dediği kadar kötü birisi olsaydı Yağız onu eve bile almazdı.

''Neden böyle düşünüyorsun?'' diye sordum.

''Boş ver.'' Derin bir nefes aldı. ''İşler bitti. Ben çok yoruldum. Bir duş alacağım. İstersen sen de banyoya gir ama kolundaki seni zorlayabilir.'' dedi. Koluma bakıp ''O kadar işin üstesinden geldik. Bununla da başa çıkabilirim umarım.'' dedim. ''Tamam, iyi geceler.'' dedikten sonra odadan çıktı.

Dolabı açtığımda içinde çok güzel kıyafetler vardı. Hepsinin de etiketi üstündeydi. Berna bunları neden giymemişti ki? Sonra kafamdaki bu soru için yine kendime kızmıştım. Kız zengindi. İstediğini alır, istediğini giyerdi.

Acaba biz de bir zamanlar bu kadar zengin miydik diye düşündüm. Ama zengin isek eğer, ailem öldükten sonra neden bu kadar borç alayım ki bunlardan? Ailemin parası bana yeterdi.

Dolaptan pijama takımı ve iç çamaşırları çıkarttıktan sonra güçlükle düzelttiğim yatağın üstüne koydum. Kolumdaki siyah askıyı da çıkartmıştım. Kolumu gerginleştirmeye çalıştığımda oluşan ağrı yüzünden dudağımı ısırdım. Sanırım bu banyo işi sandığımdan daha zor olacaktı.

Uzun uğraşlar sonunda banyo yapabilmiştim ama kolum yüzümden kafamı ayrı, vücudumu ayrı yıkamak zorunda kalmıştım. Yine de buna değmişti. Kendimi çok rahatlamış hissediyordum.

Pijamamı giydikten sonra ışığı kapatıp yatağa yattım. Karnım acıkmıştı ama aşağıya inmeye üşeniyordum. Bu odada çok üşümüştüm. Üstümdeki yorgan beni ısıtmaya yetmiyordu.

Dışarıdan gelen ani gürültüyle yerimden sıçradım. Gök gürlüyordu. Benim bundan korkmamam gerekiyordu. Derin bir iç çekip tekrar beni ısıtmayan yorganı üstüme çektim.

EYLÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin