Doktor

50 2 2
                                    

Soo-ho beni sürüklerken ben de o kadının ne yaptığını  hatırlamaya çalışıyordum. O kadın niye bağlıydı? O da mı bir casusdu? Neden olmasın ki. Benim şaşırmam hata. Ama o kadın neden Soo-ho'ya yaklaşmaya çalışıyordu ki? Acaba onlar beraber mi kaçmışlardı? Soo-ho beni  yemekhaneye götürüyor sanıyordum ama yanılmışım. Başka bir odaya geldik.

"Sana dediğim gibi sen benim en sevdiğim rehinimsin sana hiçbir şey yapmayacağım. Ama sınırlarımı zorlama. Sana ye dersem ye otur dersem otur. Yani bana karşı çıkma. Ayrıca senin o biricik baban seni kurtarmak için bizi öldürecek. Bu yüzden sen benim hayat güvencemsin."

Ne sanmıştın ki. Ben sadece bir kalkanım. Babam cidden beni kurtarmaya çalışıyor muydu? Hiç sanmıyorum. O üvey anne bozuntusuyla evlendikten sonra onun yüzüne bakmadım. Şimdi o onun yüzüne bakmayan kızını mı kurtaracaktı?Sanmıyorum.Sonunda yemekhaneye geldim ve kızların yanına gittim. Umarım babamın kim olduğunu öğrenmezler.Ya da ben şimdi söylemeliydim. Ama bu durumda söylemek çok saçma. Ne yapacağım bilmiyorum.

Artık hava yavaş yavaş kararıyordu. Neredeyse herkes uyumuştu. Ben de tam uyumuşken bir silah patladı. Herkes ayaklandı, bağırmaya başladı. Ben hemen kızlara baktım onlarda hiçbir şey yoktu. Peki bu da neydi? Ard arda 6-7 kez silah patladı. Ne oluyordu cidden. Artık korkmaya başlamıştım. Etrafta o komünistler yoktu. Kaçmışlardı mıydı? Ama nasıl kaçacaklardı ki? Yurdun her tarafında askerler vardı. Ben bunları düşünürken içeri o komünistlerden biri girdi.

"Herkes uyusun, uyumayanların kafasına sıkacağım. Bunu istiyorsanız uyumayın. "

"Bunu yapamazsın."

Ne? Ben kafayı mı yedim? Ben az önce ne dedim? Kafama sıkacaktı.

"Ne dedin sen?"

"Hiç"

"TEKRAR ET."

Neden bağırıyordu bu adam. Ah aslında haklıydı. BEN NE DEMİŞTİM.

"Ben... ben üzgünüm."

"Üzgün olman bir şey değiştirmeyecek."

Yanıma geldi. Silahı kafama dayadı. Tetiği çekti. Tam o sırada içeri Soo-ho girdi.

"NE YAPTIĞINI SANIYORSUN."

"O benim onu vuramayacağımı söyledi. Bakalım vurabiliyormuymuşum yoksa vuramıyormuymuşum."

Silah patladı.Ama yaşıyordum. Bu nasıl olmuştu? Kafamı kaldırınca gördüm. Soo-ho ve o komünisti. Soo-ho onun üstüne atlamıştı. Beni kurşundan kurtarmıştı. Ah evet doğru kalkanını korumalıydı. Yoksa nasıl hayat güvencesi olacaktı? Yine o sinir bozucu kadın girdi.

"NE OLUYOR BURADA!"

"Yoldaş Kang  yoldaş Jang onu öldürüyordu."

"Soo-ho benimle gel."

Gidiyorlardı. Sonunda güvendeydim.Tabii hala kafamda bir silah duruyordu çünkü Soo-ho'dan kurtulduktan hemen sonra yine başıma gelip silahı kafama dayadı. Cidden çok fazla dejavu yaşadığımı düşünüyorum.

(Soo-ho'dan)

Yoldaş Kang beni çağırmıştı. O kadında bizim gibiydi. Ama hiçkimse bunu bilmiyordu. Bu yüzden herkes ona güveniyordu. Ben hariç. O kadın kesinlikle çok şüpheliydi.O beni öldürmeye çalışıyor gibiydi. Ama Yeong-ro'nun önünde bana çok iyi davranıyordu. O beni mi kıskanıyordu? Bu çok saçma.

Bir odaya geldik. Bana doğru döndü. Üstüme yürümeye başladı.

"Soo-ho neden bu kadar yaramazlık yapıyorsun?"

"Ne?"

"Diyorum ki neden bu kadar yaramazsın?"

"Ne yaptım ki?"

"Neden Yeong-ro'yu koruyorsun?"

"Bunun özel bir nedeni yok o da benim için diğer rehinler gibi."

"Hmm, peki o zaman neden ona kurşun gelmesini istemiyorsun?Sonuçta o da normal bir rehin."

"Dediğim gibi bunun özel bir nedeni yok."

"Seni bırakacağım ama senden bir şey istiyorum."

"Ne istiyorsunuz."

"Aslında istediğim şey tam karşımda duruyor."

"Efendim?"

Ben daha bunu derken bana doğru uzandı. Beni öpecekken bir ses geldi.

"Affedersiniz.Beni buraya gönderdiler."

Eun Yeong-ro... Neden şimdi Eun Yeong-ro? Ben gerçekten onu öpmeyecektim.Umarım benim onu öpeceğimi düşünmemişsindir. Umarım Eun Yeong-ro...

Good Ending/Haesoo TAMAMLANAMADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin