Selam ben geldim.
Kurguyu değiştirdim. Yorumlardan da anlayacaksınız zaten. Neyse,
İyi okumalar:)

Bedenimde ki acıyla kıvrandım yatağımın içinde. Kalbimde ki sızıyla ruhumda ki yoklukla başbaşa kaldım. Acı resmen hem ruhumu hem de bedenimi ilmek ilmek işliyordu. İçtiğim ağrı kesiciler artık bedenime ugramıyordu. İlaç etkisini çoktan kaybetmişti.
Kapalı olan gözlerimi acıyla daha sıkı kapattım. Gözyaşlarım damla damla akarken saçlarım terden sırılsıklam olmuşlardı. Karnımın üzerinde olan ellerimi havaya kaldırıp sanki onları görüyormuş gibi baktım. Hani bir hata yaparsın de cezasını çekersin ya da yaramaz küçük çocuk yaramazlık yapıp annesi ona ceza verir ya işte benim bileklerim hep cezayı üstelendi. Bedenim, ruhum, yaşadıklarımın cezasını hep bileklerim çekti.
Halsizce kollarımı karnımın üstüne koydum. Daha fazla gücüm yetmiyordu. Birden kulaklarıma çok tanıdık bir şarkının melodosi geldi. Melodi beni benden alıyordu. Gözlerim tamamen kapanırken ruhumu yavaşça ayağa kaldırmıştı. Ruhum olduğu yerden kalkıp kendisini melodinin hazzına kapatıp gidiyordu. Melodi öyle sakin öyle yavaştı ki bir şarkı değil ninniydi. Teker teker bulutlara çıkarıp orada öylece süzülüyordum.
Birden davulun sesiyle yataktan sıçradım. Kollarımın acısıyla inleyerek belimi yatak başlığına yasladım. Davul ardı ardına vurularak evin içinde yankılanıyordu. Sert ve hızlı çalınan davul susmak bilmiyordu. Basım her davulun vurulamsıyla daha çok zonkluyordu. Dişlerimi sıkarak yataktan kalktım. Karşımda duran boy aynasından kendime baktım. O kadar iğrenç gözüküyordum ki halime acıdım. Hemen üzerime dolaptan uzun kollu hırka alıp giydim. Altımda ki şortumu değiştirmeden açık saçlarımı ensemde toplayıp topuz yapıp odadan çıktım. Salonun ışığını yakmadan ayağıma yerde olan eşyalar çarpa çarpa kapıya gittim. Işığı açmak istemiyordum çünkü göreceğim görüntü az önceki aynadan gördüğüm görüntüden farksız değildi. Kapıyı açıp yan dairenin kapısının önünde durdum. Hala çalınan davulun sesi daha yakın gelince hiç çekilmez hal almıştı. Dişlerimi sıkıp ağzımın içinde küfür savurdum.
Hangi hadsiz bu saatte davul çalardı ki, herkes uyurken hemde.
Sinirle zili çaldım. Zil çaldı durdu. Ne açan oldu ne de davulun sesi durdu. Tekrar çalıp bekledim. Ellerimi cebime koyup bu sefer ayağımı hızla kapıya vurdum.
Şimdi duyma bakalım.
Kendi kendime konuşup durdum. Gece gece insanları rahatsız etmeyeceğini bilmiyor muydu? Gecenin bir saatinde yarın aklıyla davul çalıyordu. Derin nefesler alıp verdim. Kapı hala açılmıyordu. Davul sesi gelmiyordu. Kapıya bir kez daha vurup bekledim. Kapı bu sefer açıldığında "Hele şükür" diyerek duruşumu düzelttim. Esmer, kıvırcık saçlı, kalemle çizilmiş yüz hatlarıyla ve yarı çıplak bir vaziyette bana bakıyordu.
Dur bir dakika yarı çıplak mıydı?
Hemen başımı yere eğip sabır diledim. Gece gece ugrastığım şeylere bak. Şimdi yatağımda sıcacık yatmak varken bu düşüncesizle uğraşıyordum.
"Pardon gece gece çok ses yapıyorsunuz da onu söylemek için geldim."
Sesim çıkmaya acizken karşımda ki adam elini kapıdan çekip göğsünün üstünde birleştirdi.
"Öyle mi, bak sen şu işe?"
Kafamı yerden kaldırıp gözlerimin içine baktı. Dur bir dakika bu benimle dalga mı geçiyordu? Kendimi sıkıp bir adım ona doğru attım.
"Gece gece ses yapmayı hakkınız yok anlıyor musun? Ne kadar düşüncesizsiniz! Burası senin babanın yeri değil anlıyor musun? İstediğin gibi hareket edemezsin!"
Sinirlenmiştim ve ensem buz gibi olmuştu. Saçlarım ıslaktı ve bu daha çok soğuk olmasını sağlıyordu. Karşımda ki bana pis sırıtışıyla gülümseyip elini arkam da bir şeyi gösterdi.
"Bak ora da ne var."
Eliyle işaret ettiği yere baktım. Karşı dairenin kapısının üstünde yapışmış olan beyaz kağıda baktım. Üstünde ki yazıyı okudum.
"Merhaba ben 18 numaralı dairede oturan komşun. Sanatçı olduğum için prova yapmam gerek o yüzden yüksek ses gelirse özür dilerim. İyi günler."
Ha bir bu eksikti! Yarım ağızla küfür savurup bana gülerek bakan adama çevirdim başımı. Papucumun sanatçısı diyerek göz devirip arkamda bana bakan adamı bırakarak dairemin olduğu yere yürüdüm. Tam kapımın önünde durduğunda aynı yazının benim kapımın üstünde de görmemle kağıdı alıp avucumun içinde top yapıp koridorun bir köşesine attım. Evime girerek kapıyı hızla kapattım. Elimdeki kartı mutfak tezgahına koyup odama geçtim. Üstümde ki hırkayı çıkarıp yatağın bir köşesine attım. Yatağa boylu boyunca uzandım. Bir süre yan daireyi dinledim. Ortalık sakindi. Hayret edip gözlerimi kapattım ve o an beni çağıran uykunun kollarına attım kendimi.
Çalan telefonumun sesiyle gözlerimi açtım. Yatağın bir ucunda olan telefonumu alıp arayana bakmadan açtım.
"Kızım sen ne yaptın öyle? Bütün medyayı sallamışsın."
Heyecanlı ve gür çıkan Ece'nin sesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Ne diyordu bu kız? Medya neden sallandı ki diye düşündüğümde düşüncelerimi sıyrılmamı sağlayan Ece'nin sesi oldu.
"Hala uyuyor musun? Çabuk kalk ve buraya gel."
Telefon suratıma kapandı. Oflayarak yataktan kalktım. Çok güzel, uykum kaçmıştı. Ayağımı yataktan çıkarıp biz gibi olan parkeye değdirdim. Tüylerim ürperdi. Esneyerek masamın üstünde olan bilgisayarımı elime alıp balkona geçtim. Güneş yerinde belirlenerek tüm hakimiyetini kendine çekmişti. Gözlerim ışığa alışınca derin nefes alıp verdim. Uyanmak son isteyeceğim şeydi ve ben uyanmıştım. Balkon masasına oturarak bilgisayarı açıp geçmişteki son sekmeyi açtım. Yazdığım satırları tek tek okumaya başladım.
Hiçbir yere ait değildim.
Sonumu bilmiyorum ama kendi elimden olacak gibi.
Belki de daha iyi beni sevmemeniz.
Neyi başardığımı, birine anlatmak zorunda olmaktansa neyi kaybettiğimi anlatmayı seçerim.
Beni tanımlayıp sevmelerindense uzaktan nefret etmelerini tercih ederim.
Sevdiğin insanla özlediğin aynı mı?
En sevdiğin ölen şarkıcının ruhuna sahibim ama sen bunu görmedin mi?
Boşver, gözlerin hep pusluydu zaten.
Bir mucize unuttun mu?
Boşver, aklın heo farklıydı zaten.
"Sonsuza kadar.." dediğin geceyi hatırlar mısın biraz bahsetmek sana?
Bu hayatı böyle kabullendim.
Bu yalnızlık alışkanlık.
Belki böylesi daha iyiydi.
Bir kaldıkça sevgim saflığım korur.
Kokusunu kaybeder insan.
Ama bir gün tekrar hatırlasın.
Geçen yıllara kızdım.
Bu kadar fazla uzatmamalıydım ama...
Belki güzel yarınlar getirir diye beklerken hayat... Her geçen gün zorlaştı nefes almak.Gözyaşlarım usul usul aktı yanaklarımdan. Nefesim ağırlaştı. Ellerimi klavyede gezindirdim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Eğer nefes almayı bıraksaydım bu benim son yazım olacaktı. İnsanlara son ilham kaynağı olacaktım. Ruhumu bubkadar çırıl çıplak bıraktığıma inanamıyordum. Bilgisayarı kapatıp oturduğum yerden kalktım. O gün bu gün değil diyerek aynanın karşısına geçtim. Bu kaçıncıydı? Bu kaçıncı demem ve aynanın karşısına gememdi. Gözlerimin içine bakıp sakladığım beni ortaya çıkardım. Ellerimi uzatıp beni yanıma çektim. Ve o zaman kendime gelip hayata karışma zamanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAÇSIZ PRENSES
Teen Fiction**Göğsümde binbir bıçağın sızısıyla yazdığım satırları artık gülümseyerek okuduğumu fark ettiğimin hafifliliği vardı üzerimde. Bir noktada anlamalıydım ki, bazı insanlar kalbimde kalabilirdim ama hayatımda değil. Ve bu hiç sorun değil. Çünkü bazen...