unutacağız elbet

91 15 52
                                    

Bazen, bazı insanlar hayatınızdan
bir daha girmemek üzere çıkarlardı.
Hikayenize bir şeyler katar, belki en
güzel günlerinizi belki hiç hatırlamak
istemeyeceğiniz şeyler yaşatır ve
birden geldikleri gibi giderlerdi. Bunu
kabullenmekten başka çareniz yoktu, tıpkı benim şu an yaptığım gibi.

On sene içinde çoktan ümidimi kesmem
gerekiyordu aslında, fakat ortak kümemiz olan Minho hyung sayesinde o kadar görüyordum ki onu, varlığına hatta attığı sert bakışlara bile alışmıştım. Kendime itiraf etmekten ne kadar korksam da bir
gün Heeseung'ın aklının başına geleceğini, bana geri döneceğini düşünüyordum. Ama
o gelmedi, gelmeyecekti de.

Tüm bunlara onun odasında hâlâ
oturuyorken karar vermiştim.
Bir şekilde en yakın dostumu kaybedişimi kabullenecektim işte. Onunla daha fazla
oynayabilmek için eve yemek yemek için
bile gitmediğim günleri unutacaktım.
Mahallenin dedikoducu ablaları Heeseung'ın
yanında fazla durmamam gerektiğini,
çirkin yüzüm ve bir kıza benzeyen uzun saçlarımla Heeseung'ın kısmetini
kapatabileceğimi söylediğinde kolunu
omzuma atıp yanımda sen varken kimseye ihtiyacım yok dediği günü de unutacaktım.

O Heeseung'ın artık olmadığı gibi, anılarda yaşamanın da bir anlamı yoktu. Hepsini unutacaktım.

Tabii şu an karşımda oluşu
kararlılığımı sorgulatıyordu ancak bir
daha onunla aynı ortama girmediğim
sürece bir sorun yaşanmayacaktı.
Unutmak o kadar da zor olmamalıydı.

"Ne zaman gidecek?"
Uzun zamandır konuşmadığım için çatallı çıkan sesimle telefondaki bakışlar bana çevrildi.
"Birazdan çıkar." Kafamı salladım.

Evden gitmem için önce Dooshik amcanın çıkmasını bekliyordum. Beni neden sakladığını daha fazla sorgulamamıştım.
Artık bilmek de istemiyordum.

Sizin için çabalamayan insanlar için kendinizi yormaya gerek yoktu.

Belki de Riki'nin beraber eve çıkma
teklifini değerlendirmeliydim. Beni buraya
bağlayan hiçbir şey kalmamıştı. Hoş,
eskiden de Heeseung'ın bana olan tavırları
bugünkünden farklı değildi, hatta bugün
bana karşı şaşırtıcı derecede iyiydi. Ama
hiç bu kadar ümitsiz hissetmemiştim
kendimi.

O an fark etmiştim ki beni
burada tutan Heeseung değil, bir gün tekrar eskisi gibi olacağımıza dair taşıdığım ümitti.

Penceresinden aşağıya doğru bakan Heeseung konuştu,
"Gitti."

Ona hiçbir şey demeden, ayakkabılarımı
alıp kapıya yöneldim. Kendimi daha
fazla küçük duruma düşürme gibi bir
niyetim yoktu bu yüzden yüzüne bile
bakmadan açtığım kapıdan çıktım. Hızla
ayakkabılarımı giyinmeye başladım.
"Daha işim bitmemişti."
Arkamdan seslendiğini duyduysam
da umursamayıp kapıyı arkamdan
çekip gittim. Muhtemelen laptoptan
bahsediyordu ki artık siktiğimin projesi
umurumda değildi. Buraya geliş nedenimi bile unutacak kadar kaybetmiştim kendimi. Hafiften kendini göstermeye çalışan göz yaşlarımın ise bundaki etkisi
yadsınamayacak düzeydeydi.
Benim işim çoktan bitmişti.

Apartmandan çıkınca saatlerdir tuttuğum göz yaşlarını akıtmaya başladım.
İnsanları, özellikle de bana pencereden
baktığını bildiğim o'nu zerre kadar umursamayacaktım.

Hakkımda ne düşünürse düşünsündü,
isterse dalga geçsindi.
Artık hiçbiri önemli değildi.

Göz yaşlarım görmemi engelliyordu,
tamamen ezbere yürüyordum.
O kadar salaktım ki! Yıllardır beni
sürekli ezip, aşağılayan adamdan yardım
dilenmeye gitmiştim bir de. Salak!
Projesini de, laptopunu da, Heeseung'ı da, hatta özellikle Heeseung'ı sikeyim!

Bana eşlik etmek ister gibi aniden bastıran yağmurun altında saatlerce yürüdüm.
Yapacak daha iyi bir şeyim yoktu. Anne
ve babamın gelmesine saatler vardı,
telefonum da yoktu. Zatürre olana kadar
yürümek aklıma yatan en iyi hatta tek
fikirdi şu an.

Muhtemelen içinizden Heeseung'ın birden yanıma gelip sarılacağını, arkadaşlığımızı
geri istediğini söyleyeceğini falan
düşünüyorsunuzdur. Eh, yalan
söylemeyeyim, benim de bir tarafım
bunun için ölüyordu. Ama asla
gerçekleşmeyeceğini
biliyordum.

O böyleydi işte, yardım dilenene kadar
su bile vermezdi. Tabi sadece bana
geçerliydi bu durum. Bizim arkadaşlığımız
bozulsa da, Jaeyun ve Jongseong ile olan
ilişkisi hiç bitmemişti. Artık en yakın
arkadaşı onlardı ve yalnız bana Özel
olduğunu sandığım korumacı tavrı onlara yönelmişti.

Her liseli zorbalığı tatmıştır, hele de benim gibi garip görüntünüz varsa vay halinize.
Bana liseyi zehir eden bir grup vardı ki;
onlar yüzünden teneffüslerde lavaboya
bile gidemezdim, derslerde hocadan izin
alıp ihtiyacımı giderirdim. Buldukları
yerde beni sıkıştırır ve oramı buramı
ellerlerdi orospu çocukları. Bu grubun çok yakın olduğu kişiyi söylemem sizi biraz hayal kırıklığına uğratabilir, evet, Heeseung.

Bir kere bile yapmamaları için onları
uyarmamıştı. Her defasında gözlerinin
içine bakmıştım beni kurtarması için, oysa izlemekle yetinmişti.
Kimseye söylememiştim ama beni
ağlatan diğerlerinin vurduğu tekme ya da yumruklar değildi, onun tepkisizliğiydi.

Onu bu kadar sinirlendirecek ne yaptığımı hiçbir zaman anlayamamıştım, nefretini hak etmiyordum.

Minho hyung ile diğerlerinin ağzı ise
sımsıkıydı, ne zaman kardeşiyle ilgili bir
şey sorsam konuyu değiştirirdi.

Keşke bana bir kere anlatsaydı.

_________________________________________________________

0 tane okuyucumla hayata tutunmaya çalışıyorum.

Oy verip yorum yapar mısınız lütfen >_<

Aşığın olamaz tenim.  ||  heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin