ölüm kokar hatıralarım

108 16 45
                                    

"ee, projeyi ne yaptın?" Telefonun karşısından
gelen sesle rutin boş
muhabbetimizi yapıyorduk.

"Şu an onunla uğraşıyorum bir yandan,
çok az kaldı." Düşüncesiyle bile
heyecanlandığım proje ödevimden henüz
kimseye bahsetmemiştim, aylardır bana
yalvaran Riki'ye bile.
Telefonu heyecanla diğer kulağıma aldım.

"Ama var ya, muhteşem oluyor.
Tam hayalimdeki gibi." Onu biraz daha
çıldırtmanın bir mahsuru yoktu.

"Oğlum inanır mısın kendi projemden
çok seninkini merak ediyorum lan. Bir
göstermedin gitti, it herif." Karşımdaki
ekranda neredeyse bitmiş hali duran
projeme kıkırdayarak baktım.
"Çok az kaldı, jürinin karşısında
görürsün."

Mimarlık okumak çoğu sınıf arkadaşım,
özellikle de Riki için bir işkence olsa da
benim yaratıcılığımı ve bu konudaki el
yatkınlığımı gösterip bundan müthiş zevk aldığım bir süreçti. Öyle ki neredeyse ilk yılın sonuna gelmiştik ve nasıl geçtiğini anlayamacak kadar ana kapılmıştım. Riki
aile zoruyla yazmış olsa da, benim bu
bölüm için yaratıldığımı söylüyor ve ona
kesinlikle hak veriyordum.

"Hay amuna koyayım, kendimi çocuk
bekleyen babalar gibi hissediyorum. O
bile dokuz ayda geliyor gerçi, sen beni
neredeyse..."

Telefondaki sesi duraklatan şey, benim
bağırışımdı.
"Lan!"
"Ne oldu?!" Riki de benimle aynı paniği
paylaşırken ben telefonu çoktan elimden
firlatmış, bir anda ekranı kararan
laptopuma ne olduğunu çözmeye
çalışıyordum.

"Riki, laptopuma bir şey oldu!" Açma
düğmesine defalarca bassam da hiçbir
tepki vermiyordu. "Lan açılmyor amına
koyayım!"
"Oha, projenin olduğu laptop deme sakın!"
Rikinin dediğiyle iyice zıvanadan çıkan
vücudum zangır zangır titremeye başladı

"O amına koyayım, o!" Manyak gibi
laptopumu sarsıyordum çünkü akıma
başka hiçbir şey gelmiyordu.

"Sung sakin ol halledilir bir şekilde,"
Riki'in yatıştırıcı sesi bile şu an beni
kurtaramazdı.
"Ben aylardır o proje için çalışıyorum,
nasıl sakin olayım?" Evde kimseninolmamasının avantajıyla bas bas bağıryordum artık.

Riki'ye onu daha sonra arayacağımı
söyleyip telefonu bir çırpıda kapattım,
çok yakın arkadaşlar olsak da henüz bir
duygusal çöküş anıma şahit olmasını
istemezdim. Kucağımda laptopum,
akımda projemle yere çökmüş hüngür
hüngür ağlarken sırf gizli olsun diye
projemi bir flasha bile aktarmadığım için
kendime küfürler ediyordum. Ayların
emeğinin tek bir kopyası vardi ve o da şu
an yok olmuştu.

Yanımdaki telefon çalmaya başlayınca
arayanın Riki olduğunu zannedip
sövecektim ki ekrandaki isim gözüme
çarptı.
Onu geri çevirmezdim.

"Alo hyung?" Ne kadar engellemeye
çalışsam da çatallı çıkan sesim beni
ele veriyordu. Karşımdaki kişi beni
bebekliğimden beri tanımıyor olsa belki
yine bir şansım olurdu.

"Lan, ağlıyor musun sen?" Biri bana
ağlıyor musun diye sorunca daha da içli
ağlama gibi bir huyum vardı. Îçimi çeke
çeke göz yaşı dökerken cevap verdim.

Aşığın olamaz tenim.  ||  heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin