Kabul Edildim Mi?

71 9 13
                                    

Minho'nun Ağzından

Şimdi gerçekten kafayı sıyırmak üzereydim. Yaklaşık 3-4 gündür ne uyuyor, ne markete gidiyor, ne duşa giriyor, ne de iş ilanı arıyordum. Sadece üstüme yorganımı çekmiş uykusuzluktan kanlanmış gözlerimle mail'ime bakıyordum. 4 gündür tek tükettiğim yemek zaten stoğum olan cup noodle'larımdı. Resmen lgs endişesi olduğu için korkuyla notunu bekleyen hayattan bıkmış ortaokullulara dönmüştüm. Dilimi dişleyerek tekrardan noodle gömüyordum. Aklımda dönen şeyler ise şunlardı:

"Bu sefer umarım kabul edilirim.. Edilirim değil mi ya? Adam ısındı sanki bana."

Tabii ne kadar pozitif kalmaya çalışsam da içimde beynimi yiye yiye nefret de kusuyordum.

"Of of acaba çocuksu mu davrandım? Oysaki tek amacım samimi olmaktı.. Birde neden öyle salak salak sırıttım ki.. Gevşek olduğumu falan zannedecek.. Batırdım kesin gene..

Tam aklımda dönen bu soru yığınlarına kendimi bırakmıştım ki bir anda ekranımda çıkan "Yeni E-Posta" yazısıyla noodle'ımı yere fırlatıp bağdaş kurmuş ve tıklamıştım. Sonra gördüğüm manzara sayesinde bir anda orijinal salak minho moduma geri dönmüştüm.

"AMINA KOYAYIM YETER YA! BENDEN NEDEN HOŞLANMIYORSUNUZ BE SALAK İHTİYARLAR!"

Bir süre sinirimi göz yaşlarımla ve peluş tavşan oyuncağıma sarılarak atmıştım. Ben büyümek falan istemiyorum derken oyuncaklardan bahsetmemiştim.. ne kadar büyümek istemesem de 22 yaşında bir adamın oyuncaklara sarılıp ağlaması ne kadar normal bilmiyorum. En sonunda ağlamam bitince lavaboya gidip sıcacık bir duş aldım. Üstüme de üzerinde "lee know" yazan baskılı gri kapşonlumu, altıma da dizimin üstüne gelen kenarları beyaz çizgili siyah bir şort giymiştim. En rahat şekilde giyinmeye çalışmıştım. Çünkü bu sinir krizinden sonra yapabileceğim tek şey temizlikti.

Jisung'un ağzından

Sabah sabah uyanmanın siniriyle kalkıp direk yönümü lavaboya çevirmiştim. Tokat gibi hissettiren buz gibi suyla kendimi biraz açtıktan sonra aynaya bakmıştım. Üstümde klasik yatma kombinim olan iç çamaşırım ve düz beyaz tişörtüm vardı. Saçlarım hakkında konuşmak bile istemiyordum inanılmaz derece düz oldukları için hepsi önüme gelmiş sallanıyordu. Önümü bile görmüyordum. İşin kötü yanı ise yüzüme saçlarımı geriye atmadan su çarpmıştım. Şimdi ise bütün kahkülüm alnıma yapışmıştı. Ağlamama yemin ederim saniyeler kalmıştı. Sinirle tişörtümü ve iç çamaşırımı yere fırlatıp duşa girmek tabii saniyelerimi almıştı. Hala huysuz olduğum için buz gibi suyla yıkanmıştım. İyice kendime geldiğimde üzerime bornozumu giyip odama yürümüştüm. Üniformalarımı dolaptan alırken kafamı duvar saatine çevirmiştim ve gözlerim bir anda yerinden fışkırmıştı. Saat normal uyanma saatim olan 08:30 değildi. Saat daha 06:47 idi.
Tekrardan ağlar gibi çıkan ses tonumla yere düşmüş çocuklar gibi babama bağırmaya başlamıştım.

"Babaaaaa... Offf gerçekten ağlayacağım şimdi... BABAAAAAA!!"

Kapım yavaşça açılmıştı ve babam elinde telefonu ve kafasında yakın gözlüğüyle bana ve hala ıslak saçıma bakıyordu. Yüzünde sıcak bir gülümsemeyle ağzını aralamıştı.

"Günaydın aslanım hayırdır ne bağırıyorsun?"

"Of baba benim saatim kafayı yedi tamire götürür müsün lütfenn??"

Detention. [MINSUNG] 📖Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin