Plathunik

11 1 0
                                    

Aklın dengedeki hüsranı , deliliğe asimetrik serzenişte. Bölünmüş rüyanın boşluğunda bekliyor gece, kıvrılır dudağımın kenarına paslı bir söz , bitmez de bitmez bu ölüm.
Eşik: ilk kaçışın son durağı.
Ayağımın altına aldığım tabure felekten...
Yanıma geldin,
Yanıma oturdun.
Yalnızlığımı ördüğüm saçlarıma, ilk bahardan çiçekler koydun. Zırhını kuşanmıştı ellerim. Ellerimle çiçekleri tuttun. Kendi kıyametine sığınmış bir yanılgı gibiydi hayatım, dağları dualara yaslayarak beklediğim kifayetsiz ömür, göğün göğsüne avlanacak, gafil bir sığırcığın son uçuşuydum.
Yanıma geldin,
Yanıma oturdun.
Ürkekliğini kaybetmiş ceylanı, soru olarak fakat cevapsız, kafamın içinde buldun. Çözeyim dedin izledin durdun, çözemezsin bilesin; yara dediğin şey fazla kanarsa kimlik olur.
Nihayetin taburesi köşeliydi, hakikatin karşısına çekip sustum, susmanın konuları tükenmez.
Kafamdaki sesleri susturamadım , ama belli bir ritme soktum.
İç acılarımın çaprazı , hayata teğet geçiyor. İçimin kıyısına eğildim ve anımsamakta güçlük çektiğim hayatın yankısını duydum.
Kıskıvrak göğ ruhum, haraketsiz çoşku duruşum. Sonra sen geldin sesinde ılık bir günde ağaç gölgesinde serin bir uyku buldum.
Bu hayata girişin talandan gidişim , girdabımdan kurtuldum.
Zannetmiyorumun içinde bir cümleydim , hiçbir şeyin içindeki hiç gibiydim, hadi bunu da anlamayın. Kısaca açmak gerekiyorsa ben hayata tereddüt olarak bakiydim.
Ben hayatın 'dur' unu kaybettim , sen olur'unu buldurdun.
Gece kabuktur, kanatılmış gökyüzüne,
Gece hiç iyileşmeyen yaradır, her sabah kanatılan öylece.
İşte öyle ki; cümlelerimin düşü , kelimelerimin yarası ile sığındım sana , hevesim kaderde kırık bir geceydi evvel zaman. Sonra korkuya yüz sürdü tenim, beni çiseleyen bir yağmurla sınama, ben tufandan beterim.
Tökez ruhum , yalın ayak benliğim.
Ruhumu bıkmadan devamlı onaran sendin.
Nenni de nota, gece de elime ilişen şarap, haritasısın güzelliklerin...
Gözlerini uzatıyorum geceme , sessizliğe bürünmüş boşluk, deliriveriyor...
Benim deva'm derdimden nice yaralı; sabrın sızısı kalmış hep içimde.
Avaz...
  Avaz yok.
Yol bitiyor sadece ama sen bir adım bile gitmiyorsun.
Yıkık cümlelerim bugün de devrik.
Ruhum bütün tuhaf şeylerin yurdu, seslerin, cisimlerin ve getirdikleri ağrıların...
Noktaya varmaya virgül kalayım, kağıt kesiği nicedir acıtır, söz kesiği d'ağlatır.
Kalbin, ağrımın eşiğinde bir settir. Bir şeyler yeşerir içimde, sahi sen ne kattın bu göğsüne ?
İçe devrik bir parantezin , ikiye büklüm muhabbeti gibi hayatım.
Nice kez denenmiş bir ölümü , tıkanmış bir kursakla terbiye ediyor hevesim.
Varlığının umut dolu telaşından kopan bir parça yok etti zemheri zifiriyi.
Gökyüzünün rengi vardı örmüş olduğun o duvarlarda , ve sırlanmış bir meşakkat.
Yanılmış ölebilirim.
Ben hayata öfke dolu bir cümleylen, sen sonuma ünlemim.
Dünya: Öfkeli birinin karşısında, alıp heybesine kelimelerini, gittiği yere kadar giden sonsuz bir yoldur.
Fakat ömrümden pay isteyen kıymetli bir bakış bırak sevgilim şuraya , gerisi teferruattır.
Hikayenin kalbi uzakta batan gemi, güverte beni boğdu, dümende bahar koptu.
Hakikatin baş aşağı duran yalnızlığı, ekimin gücü ile çürümüş bir sonbahardan bildiriyorum.
Sparta'nın kuyruğu,
Sonsuzluğun şiirleri vardır.
Ama konumuz sonsuzluk değil.
Saat bir hayli geç oldu, uzun cümleleri uyuttum.
Düş'ü yordum.
Ama aklımın planlı şuursuzluğu tanrısal silüetini koruyor.
Neyse ne diyordum ben ?
Konuya hakir , sürreal bedbahtlık tellalı.
Tıpkı...
Tıpkısı yok.
Tüm bunlar, ama tüm bunlar ne garip...

BiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin