Joseon dönemi 1392'
"Yine mi erkenden çiçek toplamaya gittin?"
Kollarımın arasındaki çiçeklerle parmak uçlarımda dikkatle yürürken, işaret parmağımı dudaklarıma götürdüm.
"Anne armağanımı mahvedeceksin, sessiz ol!"
"Her gün aynı armağanı verirsen saklayacak bir şey kalmaz Minho. Eminim kardeşin Hyunjin de böyle düşünüyordur."
"Hayır her seferinde mutlu oluyor. Hem her gün farklı çiçekleri birleştiriyorum."
Yeni uyanmış geceleri giydiği beyaz hanbok içinde gözlerini elleriyle kapatmaya çalışarak görmediğini iddia eden cümleler kuruyordu. Heyecanı henüz yeşermemiş çiçeğin ilk güneşe kavuştuğu an kadar eşsizdi.
Saatlerce beklesem bir tomurcuğun güneşe kavuşma anını görmezdim. Yavaşça gerçekleşen bu anın eşsizliği sanırım birçok insan tarafından fark edilememesiydi.
Sadece benim fark ettiğim bir an vardı. Hyunjin çiçekleri gördüğünde tomurcukların güneşe kavuşup yeşerme anı hızlandırılmış gibi hissediyordum.
Tüm duyguları eş zamanlı olarak yaşayan yüze baktım. İnce parmakları kalın dudaklarını kapatmaya yetmezken, adeta parmak uçlarından saç tellerine kadar hislerini görebiliyordum.
Armağanı bozma düşüncesiyle tedirgin olsa da, heyecanı ilk günki kadar yeni olduğu üzerinde sendelendiği kilime yansıyordu. Parmak uçlarında yükselip alçaldığı kilim hafifçe katlanıyordu.
Hislerine dokunmak istercesine yaklaştım. Ellerimi elleriyle buluşturdum. Sıcaklığını hissettiğim parmaklara tutuşturdum çiçekleri. Kucakladığı demeti özenle hazırlamama sebep olan anın ölümsüz olmasına diledim.
"Gözlerini açabilirsin. Uyandığında baş ucunda görmeni isterdim, sanırım daha erken gitmeliyim."
Işıldayan gözlerle demeti inceleyen yüzün gururu ile göğüsüm kabardı. Parmak uçlarıma basarak biraz daha yücelttim kendimi, mütevazi kişiliğim yalnızca kardeşimi mutlu ettiğinde böbürlenmek istiyordu.
"Seni hep heyecanlandıracağım."
"Hyung..."
Kendini ifade etmekte zorlanacağını bildiğim için, aylardır her gün yaptığım gibi çiçeklerin bilgesi Jeo Sang amcadan bir araya getirdiğim çiçeklerin dilini öğrenmiştim. Büyük beyaz papatyaların arasında duran pembe lotus çiçekleri...
"Gördüğün beyaz çiçekler daha önce getirdiğim papatyaların, aile büyükleri. Aynı anlamı içeriyor."
Söze devam edecekken heyecanla yükseldi. Yüzüme yaklaşıp, çarpan nefesiyle konuştu.
"Unutmadım! Yüreği sızlatan aşkı, ikrar edemeyenlerin çiçeği ve sonsuz aşkın temsili. "
"Aşkını ilan edemeyenler evlerinin önüne papatya dikermiş, yüreğin sızısı toprağa geçer ve sonsuzlaşırmış. Toprak sevdiğini yeşertmek için yağmuru beklermiş. Solacak olsa bile yüreğini ektiğin yer, yağmuru bekler ve tekrar yeşerirmiş. Papatya aşkı sonsuzluğa bu şekilde ulaştırırmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rodeflus, hyunho
FanfictionBabam bir üflemenin çiçeğe zarar verebileceğini söylerdi. O benim çiçeğimdi ve ben onu rüzgar esintisinden bile korumak istiyordum.