17

1.2K 137 50
                                    

Gözlerimi açtığımda etrafıma bakındım, ilk yardım odasındaydım ve yanımda da hava cihazına bağlı, boynu bantlı bir şekilde yatan Soobin vardı. Yeji ise ayaklanmıştı, omzundaki yaraya bandaj bağlanmıştı.

Etrafa bakınıp gözlerimde Yongbok kılığındaki Felix'i aradım, tabiki de burada yoktu.

"Yongbok nerde?" Jooyeon sözümden sonra bakışlarını bana alıp boynuma indirmişti.

"Konuşamaman lazım normalde."

"Yongbok nerde?" Jooyeon derin bir iç çekip tekrarladığım soruyu cevaplamıştı.

"Alt katta ortak salonda." Sözünden sonra ayağa kalkıp Jooyeon'u yolumdan çektim ve aşağıya inip kapıyı açtım, Yongbok burda değildi. Ya kandırılmıştım ya da Yongbok burdan gitmişti. Ağır adımlarım ile bu koca sığnaktaki tüm odaları gezmeye başladım. En son ise Soobin ve Yongbok'un kullandığı işkence odalarının önünde durdum, Yongbok burada bir yerde olmalıydı ama onunla konuşsam ne diyecektim ki? Özür mü dileyecektim? Sonra o da tekrar boğazımı mı kesicekti? Derin bir iç çekip bu riski de göz önüne alarak odalara teker teker bakmaya başladım, her odada birbirlerinden yaralı, acı çekmiş insan vardı. Son odaya girdiğimde boş bir koltuk ve onun önünde boş koltuğa bakan Yongbok'u görmem ile durdum.

"Seni affetmemi istiyordun değil mi?" Yongbok sözünden sonra kıkırdamış kafasını yavaşca bana çevirip korkunç bir şekilde gülümsemiş, sırıtmıştı. Kafamı olumlu anlamda sallayıp dikleştim ve gözlerimi ona aldım, Felix'e.

"Otur o zaman." Boş sandalyeye bakıp kaşlarımı çattım, onun oyuncağı olmamı istiyordu ve ben bunu kabul edecektim. Boş sandalyeye oturduğumda Felix kollarımı ve bacaklarımı bağlamış, malzemelerin olduğu yere gitmişti. Eline bir iğne birde iplik alıp geri döndü ve kolumu sıyırdı. Ben ne yapacağını merakla beklerken içimde hiç korku duygusu yoktu, çünkü o Felix'di.

İğnenin ucuna ipi bağlayıp koluma batırmıştı, tepki vermeyerek Felix'in yüzünü izlemeye başladım, gerçekten kendini kötü bir oyuncu gibi gösterebilecek kadar iyi bir oyuncuydu. Derimin içine giren kalın iplik derimi çizerken hafif tıslayıp koluma baktım. Sadece koluma bir ip geçirip çıkarmıştı. Bunun Felix'in bir beyin oyunlarından biri olduğunu anlamıştım, amacı bana acı çektirmek değildi, bana birşey hatırlatmaya çalışıyor gibiydi. İpe daha dikkatli baktım, siyah bir ipti. ve daha önce ilk kez görüyordum bu ipi. Ya da ben öyle sanıyordum. Bu ip Felix'in bana ördüğü peluş oyuncakta kullandığı ip, bazı şeyleri unutmak onun için zor olmuş.

"Felix." Felix malzemelerle uğraşırken bana bakmadan onaylar şekilde mırıltılar çıkardı.

"Soobin'i neden bıçakladın?" Sözümden sonra duraksayıp bana dönmüş ve sırıtmıştı.

"Soobin Felix'i istedi, bende gösterdim." Yutkunup kafamı koltuğun üstüne yasladım.

"Peki ya ben?"

"Sende öğrenmemen gereken şeyleri öğrendin." Sırıtıp ayağa kalktım ve Felix'e baktım, Felix şaşırmış bir şekilde beni süzmüştü.

"Nasıl çıktın o sandalyeden?!" Bir adım ileri çekip Felix'in yüzüne eğildim.

"Düğüm atmayı hala bilmiyorsun ha?" Felix yutkunup geri çekilmiş kızgın gözlerini bana almıştı. Onu gıcık etmeyi hala seviyordum. Elimi siyah saçlarına alıp hafifçe okşadığımda Felix sertce elimi çekip bir bıçakla çizik atmıştı, sırıtıp elimi tuttum ve kanı gömleğime silip Felix'e daha çok yaklaştım.

"Şu deli izlenimini iyi bırakmışsın galiba?" Felix gözlerini yere alıp derin nefesler almaya başladığında gözümü gözlerine aldım.

"KAPA ÇENENİ!" Yüzüme sert bir tokat yemiştim ama buna fazlasıyla değmişti. Odadan hızlı adımlar ile kaçtığında nefesini kontrol edemediğinden paytak adımlarına şahit olmuştum. Bu oldukça tatlıydı. Arkasından çıkıp etrafa bakındım, iz bırakmama ve hızlı koşma konusunda fazlasıyla başarılıydı. Kolumu kaldırıp o dikiş attığı yere baktım, sanki tamamlanmamış birşeydi, tamamlamasına izin vermemiştim. Pişmanlık duygumu bir kenara atıp tekrar yere baktım, bozulmuş bir halı demek ki bu taraftan gitmişti. Yanılmıştım, beni kandırmak için o halıyı bozup diğer taraftan gitmişti, demek benimle gerçekten konuşmak istemiyordu. Daha fazla kafama takmayarak ortak salona girdim, Yeji ve Ryujin kafa kafaya vermiş oturuyorlardı, diğerleri ise boş boş duvarlara bakıyordu. Odanın havası gerçekten kötüydü, herkesin modu yerlerdeydi. Soobin içeri serumu ile girdiğinde yolu açıp geçmesine izin verdim. Ağır ağır gelmiş koltuğa oturmuştu.

"Neden Yongbok ile kavga ettiniz?" Yeji'nin sorusundan sonra Soobin gözlerini yere alıp derin bir nefes aldıktan sonra yutkunmuştu.

"Felix'i istediğimi söyledim.." Sözüne devam etmekte zorluk çekiyordu.

"Bana onun öldüğünü söyledi sonra da.."

"Anladım." Yeji Soobin'in sözünü kesip arkasına yaslandı ve alnını ovdu, Soobin kafasını eğip ellerini dizine koydu ve ovdu. Tekli bir koltuğa oturup arkama yaslandım, Felix Soobin'e yalan söylemişti, şuanda ben hariç herkes Felix'in öldüğüne inanıyordu. Böylesi en iyisiydi.

Felix beni bilerek çok derinden yaralamamıştı, hatta nerdeyse hiç hasar almamı sağlamıştı, kestiği yer önemli bir yer değildi bu bana hala değer verdiği anlamına geliyordu, tabi umarım. Sadece boşluğuna gelmişte istemeyerek az yaralamışta olabilirdi ama ben hangisini istersem ona inanırım, ve 1. Seçeneğe yani beni hala önemsediğinde, bilerek hasar vermediğine inanmayı seçiyorum.

Tabi Soobin benim kadar şanslı değildi, Felix onun da ölümcül bir yerini kesmemişti ama benden daha çok acı çektiği kesindi, nefes almakta ve dengesini korumakta gerçekten büyük bir zorluk yaşıyordu. Göz bebekleri bacakları gibi tir tir titriyordu. Buraya geldiğimden beri ikisinin yani Soobin ve Felix'in yani onların bildiği adıyla Yongbok'un iyi anlaştığını sanıyordum, sonuçta ikisi de deliydi yani biri deli taklidi yapıyordu diğeri ise çok deli değildi.

Gerçekten burdaki herkesin ilişkisi çok garipti, anlamakta güçlük çekiyordum. gözlerimi tekrar koluma aldığımda Felix'in ip geçirdiği yerlerin siyahlaşmaya başladığını gördüm, bir şekili andırmaya başlamıştı, sanki ay gibi. Ya da başka birşey.

𝐁𝐥𝐚𝐜𝐤 𝐑𝐨𝐬𝐞 /𝑯𝒚𝒖𝒏𝒍𝒊𝒙/ DÜZENLENİLİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin