Min-Hyuk zıplayarak babasının odasına gitti. Sessizce kapıyı açtı. Kafasını çıkardı, karşısındaki yarı çıplak adama baktı. Aklına gelen şey ile sırıttı. Yavaşça odadan çıktı. Mutfağa doğru koştu. Bir sürahi dolu su ile yavaşça geri geldi. Tabii ki yarı yolda biraz taşırmıştı. Kapıyı tekrar açtı, yavaşça içeri girdi. Babasının yanına yaklaştı. Sürahi'yi yavaşça üzerine döktü babasının. Namjoon irkilerek ve gelen soğuklukla hızla doğruldu. Min-Hyuk kahkaha attı.
"Seni cüce.." Namjoon kendisini kurutmaya çalıştı çekmeceden aldığı havlu ile. Min-Hyuk hala kahkaha atıyordu. Namjoon en sonunda pes ederek elinde ki havluyu küçük çocuğa fırlattı. Sonra onu kucağına alıp yatağa yatırdı. Min-Hyuk anlamayan bakışlarla ona baktığı sıra Namjoon onu hızla gıdıklamaya başladı.
"YİAAA *kahkaha atma* YA BABA D-DUR!" Küçük olan sadece kahkahasını duyuruyordu. Bir (1) dakika boyunca Namjoon devam etmişti gıdıklamasına. Namjoon durmamıştı ve durmayıda düşünmüyordu taki.. kapı çalana kadar. Namjoon çocuğunu gıdıklamayı bırakıp kalktı. "Git bak kapıya cüce seni. Baktıktan sonra cezanı belirlerim." Min-Hyuk babasına tatlı bir şekilde baktı. "Kapıya bak Minnie hadi." Namjoonda karşılık olarak tatlı sesi ile konuşmuştu. Min-Hyuk hızla başını sallamış ve kapıya doğru koşmuştu. Namjoon arkasından bakıp gülümsedi. Dolabına gitti ve bir tişört aldı. Siyah basic olan tişörtü yavaşça giydi.
"BABA KOMŞU HANIM MI NE SENİ SORUYOR!" Min-Hyuk'un bağırması ile oda kapıya doğru gitmişti. Çocuğuna bakıp kollarını açtı. Küçük oğlan koşarak babasının boynuna atladı. Babası kapıya baktı, duraksadı. Bu.. eski karısıydı. Min-Hyuk babasına anlamsızca baktı. Küçük olan elini büyük olanın yüzünün önünde salladı. "Babaşkım birşey mi oldu?" Min-Hyukun konuşması ile Namjoon irkildi. Önce oğluna sonra eski karısına baktı. Eski karısı sırıttı.
"Beni özlemedin mi.. Kim Namjoon?" Ölüm sessizliği olmuştu. Min-Hyuk bir Namjoon'a bir Win'e bakıyordu. Babamı nerden tanıyordu o? Diye düşündü küçük olan. Sonrasında Namjoon Win'e bakarak konuştu;
"Seni özleyecek son kişi benim Yoo Win." Çocuğunu yavaşça yere bıraktı. Min-Hyuk anlamsızca babasına baktı tekrar. Namjoon ona gitmesini gözleriyle anlattı, Min-Hyuk tam birşey söylemek istedi ki babası konuştu; "Sana peluş oyuncak alırım." Gülümsedi küçük olan. Koşarak odasına gitti. Namjoon Win'e döndü. Sinirden alnındaki damarlar ortaya çıkmıştı. Win'in sırıtışı büyüdü. Büyük olana yaklaştı. Tişörtünün yakası ile oynadı. "Beni özlediğini sandım ama kocacığım." Namjoon hızla arkaya çekildi. "Asla, beni aldatan bir oruspu'yu kim özler ki?" Namjoon'un bu dediyle Win'in sırıtışı söndüğünde Namjoon'un sırıtışı belirdi.
"Aldatmadığını söyleme bana Yoo, basbaya aldattın, özür dilemek için geldiysen içeri girdiğin gibi gidebilirsin. Seni affetmeyeceğim. O yüzden zorlama." Win Namjoon'a baktı bir süre. İç çekti.
"Çocuğumuzu almaya geldim. Bak Namjoon, bu çocuk benim çocuğum, bizim çocuğumuz. Bunu inkar edemezsin. Biz birlikte olduk, o gece zevkten bayılacağını, daha fazlasını istediğini söyleyende sendin, noldu bu benim aşık olduğum Kim Namjoon'a ya? Bak ya birlikte olacağız yada.." Namjoon ona anlamsızca baktı. "Yada ne? Beni mi tehdit edeceksin? Yoksa başka birşey mi?" Win iç çekti, başını eğdi. Sonra eski kocasının gözlerine baktı.
"Dava açarım Kim." Namjoon gözlerini büyüttü. "Biz zaten boşandık, ne davasından bahsediyorsun Win?!"
"Hem çocuğumu elimden almanın davası hemde bana tecavüz ettiğinin davası, mahkeme açarım diyorum." Namjoon duraksadı. Ne saçmalıyordu bu kadın? Namjoon ona tecavüz uygulamış mıydı? Hızla başını iki yana salladı. "Ben sana tecavüz falan uygulamadım. Ne sikimden bahsediyorsun sen?"
"Biz sevişirken kamera kaydına aldım. Orda ki sesleri değiştirmem iki dakikamı alır Kim Namjoon, karar senin, ya ben, ya hapis." Kadın adamın dudağına bir öpücük bırakıp evden çıktı. Namjoon iç çekti. Neden? Neden ben? Kendiside bilmiyordu, sadece böyle sorular sorup kafayı yiyordu. Çocuğunu kaybetmek istemiyordu ama o kadın ile de yaşamak, tekrar birlikte olmak istemiyordu.
Aklındaki düşüneceleri boşverip Min-Hyuk'un odasına doğru gitti. Min-Hyuk gülümsedi. Min akıllı bir çocuktu, babasının özel şeylerini -çok merak etsede- sormazdı. Kollarını uzattı. "Sözünü tut baba!" Namjoon karşısındaki çocuğunun tatlılıyla gülümsedi. Onu kucağına aldı ve evden çıktı. Yakınlarda ki en yakın oyuncak mağzasına girdi. Mağazanın ismine baktı. Şunlar yazıyordu büyük harfler ile:
Astronaut Seok-Jin's toy store.
—
—
—
—
—
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toy store to love, namjin.
FanfictionNam-Joon ve oğlu Min-Hyuk, Seok-Jin'in oyuncak dükkanından her zaman oyuncak alırdı. Ama bu sefer farklı şeyler olmuştu, bu iki adam, birbirine karşı birşeyler hissediyordu.. (yeni başladı) -gay couple -yan ship: yoonkook, vmin -acemice yazılmıştır...