"Burası çooooook büyük~!" Gözleri parıldayan çocuk bu mağazadan oldukça etkilenmiş gibi gözüküyordu. Koşturarak mağazaya girdi. "Min koşma!" Babasıda arkasından gidiyordu, normal ve düz bir şekilde. Min-Hyuk oyuncaklara bakıyor hangisini alacağına karar vermeye çalışıyordu. Babası ise sadece etrafa bakıyordu.
Dükkanın çalışanı SeokJin, Min-Hyuk'u görmüştü. Yavaşça onun yanına adımladı. Namjoon kaşlarını çatarak ikisini izliyordu. "Ne arıyorsun bakalım küçük prens?" SeokJin sakin ve oldukça tatlı sesi ile konuşmuştu. Min-Hyuk ona baktı. "Peluş oyuncaklar nerde hyung?" Min-Hyuk gülümseyerek söylemişti bunu. Çok edepli ve saygılı bir çocuktu. Babası yanlarına doğru adımlamış, Min-Hyuk'u kucağına almıştı. "Bir sorun mu vardı beyefendi? Çalışan mısınız?" Namjoon SeokJin'i süzerek konuşmuştu. "Hayır bir sorun yok, evet çalışanım, sadece birşey arıyor musun diye sordum küçük bey'e. Özür dilerim." Başını eğip gitmişti. İşte böyle, SeokJin'in her günü böyle geçiyordu, bir çocuğa birşey sorar ve daha sonra ebeveyni ona kaçıracağını sanıp sorular sorardı. Sonra yine özür dileyen o oluyordu.
"Ya baba! Adam üzüldü şimdi ne yaptın ya!" Min-Hyuk üzüntüsünü belli etmek için dudağını öne doğru kıvırdı. Büyük olan çocuğunun büzmüş dudağına baktı. İç çekti. SeokJin'in arkasından baktı. Gerçekten üzmüş müydü? Tekrardan iç çekti. "Bir daha biri birşey sorarsa cevap verme Min. Çalışan olsa bile beni göster, ben konuşurum. Seni kaybetmek istemiyorum biliyorsun. Son uyarım lütfen." Min-Hyuk başını sallamakla yetinmiş ve peluş oyuncakları göstermişti. "İstiyoyum!" Aldırmak için her türlü role hazırdı çocuk olan. Ve şimdide o peluş oyuncağı aldırmak için bebek rolüne girmişti. Namjoon gülümseyerek peluş oyuncakların yanına gitti. İkisi hangi peluş oyuncak alacağına dair kavga ederken SeokJin o sıra kasacı Jimin'in yanına gitmişti.
"Seokjin hyung? Noldu kötü birşey mi oldu niye yüzün asık?" Ard arda gelen sorular ile iç çekti siyah saçlı. Turuncu saçlı çocuğu ne kadar üzmek istemesede o onun arkadaşıydı, ölen kardeşi kadar çok sevdiği arkadaşı. "Jimin-ah sakin ol birşeyim yok, gene aynı olay işte. Ben fazla mı kaba gösteriyorum? Fazla mı çocuk kaçıracak gibi bir havam var? Neden müşterilerin yarısı birisini kaçıracağımı düşünüyor?" Jimin elini hyungunun omzuna koydu. "Hyung böyle düşünme, insanlar artık daha fazla temkinli davranıyorlar, o yüzden öyleler. Haberlerde neler neler görüyoruz. Hem bence bunlar herkese böyle davranıyorlardır. Sadece sana özel değil. Merak etme hyung. Buarada, patron yine tatile çıkmış," Jimin sözünü bitirmeden göz devirdi. "Ya bana vermiyor tatil adam her hafta tatile gidiyor adalet mi lan bu?!" SeokJin üzüntüsü ile beraber kahkaha attı. "Lan bizim bi koca manit nişanlı falan olsa verecek adam bize tatili, bizede nasip çıkmıyor ki arkadaş!" İkisi gülerek konuşurken Namjoon ve kucağında Min-Hyuk ile geldiler. "Ya baba onu niye almadık!" Min-Hyuk babasının kucağında çırpınırken Namjoon onu bırakmadı. "Bebeğim, aynısından evde var zaten-"
"Ama o eski! Banane banane! O eski!" Jimin onları pür dikkat dinlerken Namjoon peluş oyuncakları kasaya koymuş, Jimin'in hepsini taramasını beklerken Namjoon'un gözü birkaç saniyeliğine SeokJin'e kaymış ve çocuğunun dedikleri aklına gelmişti. "Özür dilerim." SeokJin ona baktı. "Sorun değil alışığım, Jimin-ah yarım saat sonra Yoongi'yi çağır seni mola'ya çıkarsın." Jimin başını sallamış tüm ürünleri kasadan taradığında ücreti söylemişti. Namjoon'un kafasında hala alışığım cümlesi vardı. Neye alışıktı bu adam? Başkalarıda mı böyle düşünüyordu onun gibi? Parayı ödeyip çocuğunu kucağına aldığında Jimin'e eğildi. "Sağolun, hayırlı işler." Jimin'de eğildi ve Min-Hyuk'a el salladı. Göz kırptı. "Sağolun efendim iyi günler diliyorum, bay bay minik prens." Min-Hyuk gülümseyerek el salladı. Namjoon peluş oyuncak dolu torbayı aldığı gibi çıktı.
Namjoonlar çıktığı sırada Yoongi telefonda konuşarak Jimin'in yanına adımladı. "Ya sevgilim özür dilerim...Jungkook bebeğim evde konuşalım lütfen hm? Tamam tamam hadi öpüyorum seni. Bay bay~" Telefonu kapattığı saniyede hemen cebine attı. "Noldu lan gene ne halt yedin bakalım nane kafa." Jimin sırıtarak sorduğu soruyu Yoongi'ye sorarken, Yoongi sanki ah nerde o eski ramazanlar gibi birşey söylemişti. "Ah ne olsun Jimin kardeş, Jungkook tatile çıkmak istiyor, nerde o eski patron vah vah. Adam gene tatile çıktı ya amına koyayım. Lan adamdan izin istiyorum adam bana diyor ki: 'ben yokken herkes burda olacak, ben varken herkes gidebilir.' Lan yarrak kafa, sen varkende gidemiyoruz, sen yokkende gidemiyoruz, böyle işe sokayım aq."
"Lan bir nefes al. Neyse neyse hadi ben mola'ya kaçar koca bulucam ben, hadi cüüdus." Jimin Yoongi'nin yanağından makas alarak gitti. "At ağızlı portakal kafa!" Yoongi'de gülerek kasaya geçmişti.
—
—
—
—
—
—
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toy store to love, namjin.
FanfictionNam-Joon ve oğlu Min-Hyuk, Seok-Jin'in oyuncak dükkanından her zaman oyuncak alırdı. Ama bu sefer farklı şeyler olmuştu, bu iki adam, birbirine karşı birşeyler hissediyordu.. (yeni başladı) -gay couple -yan ship: yoonkook, vmin -acemice yazılmıştır...