1: kardelen

806 64 53
                                    

düzenlendi

🕰☕📜🎞🗝

nouvelle vague, wave to earth ୨୧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

nouvelle vague, wave to earth ୨୧

Sunghoon dersin ortasında Jake'in mızmızlanmalarından boğulduğu için tuvalet izni almıştı. Yavaş ve bıkkın adımlarla ilerliyordu. Sınavlar yaklaşmasına rağmen hala ona hoşlandığı çocuktan sürekli bahsedip ağlayan arkadaşı için belli etmese de endişelenmeye başlamıştı. Notları tekrar o çocuk yüzünden düşerse dayanamayıp kafasına bir tane sıkabilirdi.

Sinirle tuvalet kapısını açtı, tuvaletin ışıkları kapalıydı. Aynı sinirle kapıyı kapattı. Kendine gelmek için yüzünü yıkarken aklından binbir düşünce geçiyordu. Karanlıktan göremediği saçlarını düzeltmeye çalışırken gelen sesle ürktü.

"Başından beri tek değil miydim yani..." Ellerini üzerine kuruladı, forması hafiften buruşmuştu. Sırayla kabinlerin kapılarını itmeye başladı, bunu neden yaptığını bilmiyordu.

Normalde olsa umursamadan giderdi. Ama duyduğu hıçkırık o kadar acı doluydu ki, onu neyin ağlattığını merak etmesine sebep olmuştu.

Kabinlerden birinin açılmasını bir şey engellediğinde daha sert itti kapıyı. Gelen oflama sesiyle ne olduğunu çakmıştı. Ne yapıyorum lan ben, diye mırıldandı kendi kendine. Kapıyı inatçı bir keçi gibi tekrar açmaya çalıştı, bu sefer daha dikkatliydi. Kapı yine açılmamıştı. "Tuvalet kabinleri ağlamak için değil." Kabinden ses gelmedi. Sunghoon inatla tekrar konuştu. "Gitmemi mi istiyorsun? Eğer çıkmazsan zil çaldığında eninde sonunda birileri gelir ama ne yaparlar bilemem."

Kapının ardındaki güçsüz beden çekinerek ayağa kalktı, yaslandığı kapının önü boşalınca kapı aralanmıştı. Sunghoon'un içini kötü bir his doldurmuştu, geriye bir adım attı.

Karşısındaki oğlanı o halde görünce titredi, perişan haldeydi. Sanki yaprakları solmaya başlamış bir kardelendi. İstemsizce ona yaklaştı, önleri ıslanmış, dağınık saçlarını düzeltti. "Nasıl bu hale geldin, aman tanrım korkunç görünüyorsun."

"Annem gibi konuşuyorsun." Küçük bir kahkaha patlattı bitap olan. "Sen de ölüm döşeğindeki nineme benziyorsun. O da böyle dokunsan eriyecekmiş gibiydi."

Sunoo iç çekti, o da biliyordu ne kadar kötü olduğunu, sanki vücudunda dolaşan kanlar diken haline gelmiş gibiydi. Sunghoon önündekinin kollarını kapatan kumaşları sıyırmaya çalıştı. Yarasına yapışan kumaş canını yakıyordu oğlanın. Sesini çıkarmadan bir anda ortaya çıkan çocuğun istediğini yapmasına izin verdi.

Sunghoon yanlışlıkla biraz sert bir şekilde, yapışan kumaşı çekince kolunu çekti. "Özür dilerim, belli ki ben daha kötü yapacağım. Revire gidelim."

"Olmaz, revir dolu."

"Ne saçmalıyorsun, şu haline bak. Revir doluymuşmuş." Sunghoon Sunoo'yu hafifçe çekiştirerek tuvalet çıkışına doğru yürüdü. Sunoo sinirle ondan kurtulup yapabileceği en acıtıcı şekilde vurdu ona. "Revire gidemem."

"Hoşuna mı gidiyor? Kendini bu hale sen mi soktun yoksa?"

"Of, boş ver. Sen hallediver işte." dedi kısık bir sesle. Başı dönmeye başlamıştı, ayakta kalmak için kendini zorluyordu. Dediğine cevap beklerken kalbi sıkışmaya başlamıştı. Sessiz kaldı Hoon, Sunoo'ya yaklaşıp üstündeki hırkasını ona giydirdi. "Bekle beni."

Hızlı adımlarla öğretmenler odasına girdi. Sonraki dersin hocasına özel bir durum olduğunu söyleyip hocanın bir şey demesine fırsat vermeden çıktı. Koşarak onu bekleyen oğlanın yanına geldi. "Yürüyebilecek misin?"

"Sanırım."

dried flower, sunsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin