Gözlerimin içine bakarak onunkine nazaran küçücük olan elimi büyük avucunun arasına aldığı gibi jileti avucumun içinde gezdirdi. Ve bir anda jiletin keskinliği etime battığında gözümü kırpmadan ona baktım.
"Ufak acı?" diye alayla sorduğumda kafasın...
Her şeyin yavaş bir şekilde ortaya dökülmeye başlayacağı kilit bölümümüzle karşınızdayım. Karakterlerimizin aslında nasıl birileri olduklarına, neyle mücadele ederken neler kaybettiklerine ve daha nicelerine şahit olacağız bundan sonraki bölümlerde. Kirli geçmişler, masum hayaller, her şeyin birbirine girdiği ve doğru yanlış ayırt edilemeyen zihinleri okuyacağız.
Ve lütfen medyadaki şarkının Türkçesine bakmayı unutmayın. Hem gelecek bölümler için hem de bu bölüm için büyük spoiler içeriyor.
Bu bölüm gelene kadar çok uzun süre geçti biliyorum. İstediğim değeri almayınca benimde yazma isteğim de gelmiyordu. Her neyse umarım hoşunuza giden bir bölüm olur diyor ve sizi okumaya gönderiyorum💋
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm şarkımız; Red Velvet, psycho
+100 oy, +250 yorum
🌖
8 Haziran 2021 Fransa LİSA SHARAPOVA JEON
Bir insanın kalbini bin parçaya bölen biri, nasıl hala onun ilacı olmaya devam ederdi? Sözcükleriyle kırdığı kalbi, nasıl gülücükleriyle iyileştirebilirdi ki? Kalbimin her tarafı söylediği sözcükler tarafından kırılırken hala O'na tutunurken buluyordum kendimi.
Evdeydim. Bir hafta olmuştu taburcu olalı. Ailemin bu eve gelmeleri yasaktı. Bu evin konumunu da yalnızca biz bilirdik zaten. Biricik kocam, kimse tarafından bilinmesini istemezdi. Onlarla vedalaşmam zor olmuştu lakin artık alışmıştım bu tür emrivakilere. Her ne kadar alışmak istemesem de ipler kopmuştu bir kere.
Tabağıma koyulan etle uzun süredir bakışıyorduk. İştahım hiç yoktu. Tek başıma yemek yemekten nefret ediyordum. Az öncede ev telefonundan yaptığım aramalarıma dönmeyen eşim iştahsızlığıma daha da yoğunluk katmıştı. Elimde yaklaşık yarım saattir tuttuğum çatal ve bıçağı masaya geri koyarken oturduğum bar sandalyesinden kalktım.
Çalışanımız Jisoo ortalığı toplamak adına yanımdan ayrılmıştı. Bu yüzden de tek başıma kalmıştım. Dışarıdaki sayısız korumaları saymazsak tabi. Jungkook, her geçen gün daha çok düşman kazanıyor olmalıydı. Çünkü dışarıdaki korumaların sayısı her geçen gün daha da artıyordu. Güya bu evde tamamen yalnız olacaktık. Dışarıda bu kadar koruma varken çokta yalnızım diyemezdim. Gerçi kalabalığın içindeki yalnızlığı da iyi bilirdim.