Yine günlerden 15 mart. Yine göz pınarlarımız yaşlı. Bazı insanlar vardır ağladıkları belli olmasın diye yağmuru beklerler ama biz bir-birimize sarılarak ağlarız. Bugün de o günlerden biri. Gökyüzüne melek yolladığımız gün. Belki şeytan olarak görüyorlar bizi belkide öyleyiz ama duygular ölümsüzdür. Heleki canında öte birisinin istesende bir daha sesini duyamamak,bir daha yüzünü görememek ayakları çıplak cam kırıklarının üzerinde yürümek gibi ayağına batar ama yüreğinde hissedersin acıyı....
Yaralı pianist:
Acaba yaşasaydı konuşa biliyor muydu?
Genç olgun:
4 yaşında ciğak ciğak bağıran minik yüreğinde bizi taşıyan ve bir o kadar da konuşkan olurdu.
Yaralı pianist:
Keşke bir kez sadece bir kes kokusunu çiğerlerime çeke bilsem,bir kez olsun ona dokuna bilsem. Onu unutmaktan ve hatırlayamamaktan çok korkuyorum canımın parçası
Genç olgun:
Bir gün bizde onun yanına gidice canımın özü. Şuan bizi bekliyor,bizi izliyor. Biz gidemeyeceğiz belki ama o cennette ve o istediğinde bizi onunla aynı yerde kesiştirecekler işte o zaman kıskanıcam seni haberin olsun.
Yaralı pianist:
O güne kadar daha kaç sene yanacağımı,ne kadar nefes tüketeceğimi bilmiyorum ama bu yıllar içinde hep kalbimde bir yerlerde onun ismi zikr edicek "Renat".
Genç olgun:
Renatımız ölümsüz unuttun mu? O hep yaşıyor. Kalbimizde onun sevgisi,çiğerlerimizde onun nefesi var. Esmer tenlim,Canımın Özü hep seninleyim
Yaralı pianist:
Sırtımdaki yükü hafifleten tek kişi sensin sarışınım. İyikimsin canımın parçası.
Hıçkırıkların raks etdiği bir tören başlamıştı. Özlemden doğan kederin şarkısıyla gönüller de ayağa kalkmıştı. Küçük bir kalbin durduğu gün diğer iki kalbin de ritm hızını tetikliyordu....
Keşke seninle anılarım olsaydı görünmez ölümsüzüm. Keşke asdımı ağzından duya bilseydim Renatım.....