7 ༄ lacivert bir yağmur ve son buluş

401 42 70
                                    

Uyarı: Hikâyenin bu bölümünde fiili değil fakat sözlü olarak bahsedilen/anlatılan bir intihar öğesi var. Rahatsız olanlar ve etkilenenler lütfen okumasın. (Tekrar söylüyorum, fiili değil.)

-her şeyin bittiği gün
Sen hiç kelebek oldun mu ki, bilmeyeceksin bu odanın eğik ritmini.
Birhan Keskin

Sivri bir dağın yamaçlarından ufalanarak yuvarlanan taşlar, dağılarak, oraya buraya kaçışarak yuvalarından ayrılan karıncalar, yaşlı ağaçların yüksek dallarından düşen son yapraklar, kıyıya vuran soluk benizli balıklar, rüzgârda devrilen saksılar, yakılan, kırpılan eski fotoğraflar. Hepsiyle bütün olmuş uzanmaktayım. Sanki dünyanın bütün çaresizliği ve kopuşu ruhumda birikmiş. Tortulanmış. Ve eski bir döşeme gibi. Gıcırdayarak. Ağır ağır.

Kalbimi yokluyorum: Süklüm püklüm. İki yakası bir araya gelmeyen dağınık bir sokak köpeği. Yağmurda ıslandıkça tüyleri yapışan, üzerinden çamurlar akan, yorgun ve biçimsiz. Yavaş bir soluk verişle git gide büzüşüyor, küçülerek, sanırsın tortop bir bez yığınına dönüyor. Titreme benim. Beynimde zonklayan, atardamar gibi atan bir yılan dişi. Sızlıyorum.

Jaemin, kollarımın arasında, her zaman olduğunun aksine şimdi soğuk, bodrum katı gibi serin ve sessiz. Uyuyor. Kulağıma çalınan nefes sesleri gecenin içinde karanlığa yuvarlanıyor. Ben ise o uyanmasın diye kıpırdamıyor, sessizce ona sarılıyorum. Saatin kaç olduğundan haberim yok fakat büyük ihtimalle gecenin ortasındayız. Camın ardında belli belirsiz rüzgâr uğultusu var. İçimde ise sanki hiç sabah olmayacakmış gibi uğursuz bir korku. Yüreğim kasılıyor belli aralıklarla. Böyle olunca hemen Jaemin'e daha sıkı sarılıyorum. Saçları sağ kolumun üzerine dökülmüş, dudakları birkaç cümle daha söylemek istiyormuş ve her an uyanıp konuşmaya devam edecekmiş gibi aralık.

Aslında her şey şöyle oldu: Ben Donghae ile konuşup Jaemin'in yanına geldikten sonra bir süre daha yatağın önünde, yerde oturmaya devam ettik. İkimiz de ağlıyorduk ve Jaemin konuşamıyordu. Sanki korkmuştu. Vücudu incecik bir zar gibi titriyordu. Ben de bu hâline daha çok ağladım. Ama öyle ağlamak ki benim gözyaşlarımın yarısı içime, kalbime doğru sızıyor ve orada bir gölet yaratarak beni boğmak istiyor. Sonra biz birlikte orada uzun bir zaman daha kanayarak oturuyoruz. Rüzgâr çıkmaya başlayınca kalkıp pencereyi kapatıyorum. Ardından yatağa uzanıyoruz. Kollarımın arasına yatıyor. Başını göğsüme kapatıyor ve temiz saçlarından yayılan hafif nemli kokuyu duyuyorum.

Sonra Jaemin her şeyi şöyle anlatıyor: "Bütün bu olacakları, bugünün geleceğini bildiğimden kaçmaya çalıştım senden. Seni de itmeye çalıştım ama sen inatla geri geldin. Zaten senin de beni sevdiğini anladıktan sonra her şey daha zor bir hâle geldi. Nasıl bırakabilirdim seni? Daha ne kadar kaçabilirdim? Yapamadım. Kalbimin beni hareket ettirmesine izin verdim ama aklım çoğu zaman aynı şeyleri söylemiyordu. Bazen çok kızıyordum sana. Bana düşman olduğunu seziyor, sana karşı kocaman bir öfke duyuyordum. Bazen ise aşkımdan deliye dönmüş bir şekilde uyanıyordum. Seni etkilemek için her şeyi yapmaya karar veriyordum. İlk başlarda ne sanıyordum, biliyor musun? Sanki bu hastalık sana işlemez, söz konusu sen olunca hislerim ve düşüncelerim böyle dalgalanmaz sanıyordum. Düzeldiğime inandırmıştım kendimi. Ama öyle değilmiş işte. Partiye gittiğimiz gün, beni azarladın ve güzel olmadığımı söyledin diye senden tam o gün, orada vazgeçmeye karar vermiştim. Hatta bunu kendime ispatlamak için Minhyung'u öptüm. Sonra... Ben, onu öperken kendimden öyle nefret ettim ki. Ruhumda öyle büyük bir boşluk duydum ki. Ne yapıyorum ben, dedim. Kimim ben? Bu sorulardan çok korkuyorum, Jeno. Çünkü bir kez aklıma girdiler mi beni paramparça yapıp bir köşeye atıyorlar. Fakat o an girmişlerdi aklıma, hem de mızrak gibi saplanmışlardı. O akşam eve dönerken öfkeden delirmek üzereydim. Hiç düşünmedim, ani bir kararla yapıştım direksiyona. Dedim ki, kaza yapsak fena olmaz. Yok olursam her şey daha iyi olur. Ama sen bizi yol kenarındaki tarlaya sokunca ve bana öyle korkuyla bakınca aklım başıma geldi. Yalnız kendimi değil seni de tehlikeye atmıştım. Sana bir şey olabilirdi ve ilk kez o zaman sana sandığımdan daha çok zarar verebileceğimi fark ettim. Ben korkunç biriyim, Jeno. Kimseye iyi gelmiyorum. Her şeyi mahvediyorum."

küçük ateş güzeli, nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin