0.3

347 54 43
                                    

Burada fazla takılma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Burada fazla takılma. İki gün önce tanıştığım ruh eşimin ağzından işittiğim son cümleydi bu. Aslında tanışmamıştık bile, garipti. O an bulunduğu konumdan ve vaziyetinden farklı şeyler olacağını zaten düşünmüştüm ancak ciddi manada onu bir daha görmemiştim. Hissetmemiş olamazdı, yarım yamalak anımsadığım ve zihnimde çevirdikçe canlılığını yitiren koyu kahve irisleri ilk göz temasımızda olduğu kadar umursamaz değildi. Fısıltılarını duymuşsam bile anlamamıştım fakat sessiz kalmadıklarını biliyordum işte.

Bana fazla takılmamamı söylediği koridorda yürüyordum şimdi. Bugünlerde kesinlikle etraf daha sakindi, ikinci bir yolu tercih edebilecek olsam bile kurdum önüme set çekiyor gibiydi. Duygularımın, onların kontrolünü sağlayamayacağım kadar yoğun ve öngörülemez oluşu midemi bulandırıyordu zira ufaktan yaydığı huzursuzluğuyla içimi kemiren kurduma dur diyemiyordum.

Öncesinde ihtiyaç duyduğu tek şey kızgınlık dönemlerinde iğnelerle bastırılabilen cinsel dürtüler ve küçük, benzer isteklerken; şimdi ruhunu tamamlayan bir eşinin olduğunu öğrenmişti, onu istiyordu. Feromonlarını duymak, deneyimlediği gibi yine göğsüne tutunmak istiyordu. Adını bile bilmediğim ruh eşim tüm bunları yaşamıyor olamazdı, değil mi?

Öyleyse neden bulmuyordu beni, lanet olası benden daha işlevsel duyulara ya da bilgilere sahip olmalıydı?

Tanrı aşkına, o bir alfaydı.

Hassas kurdumun arkası kesilmez umutları neticesinde rotamız en tehlikeli güzergahtan oluşuyordu artık. Etrafı dikkatle tarayan gözlerim, bir tersliğe rast gelmediğinde hızlı adımlarla koridorun sonuna yürüdüm. Asansörü kullanabilmek için feda edebileceğim çok şey olsa da teşkil ettiği risk dolayısıyla merdivenlere açılan ağır beyaz kapıyı aralamış, çıkacağım beş kat için derin bir nefes almıştım.

Koştura koştura basamakları tırmandığımda aslî yuvama geri dönmüştüm. Kubbe tavanın açık bölgesinden koyu mavi rengine bürünen gökyüzü ışıldıyordu; yıldızlar belirgin, Ay hilal evresindeydi. Sızlayan dizlerimi hafifçe ovuşturduktan sonra sandalyesine oturmuş karşısındaki büyük ekranı izleyen Jinwoo'ya yaklaştım. "Ah, cidden! Şu siktiğim merdivenler hangi kaçığın fikriydi?"

"Önce okulu yer altına inşa eden kaçıktan mı bahsetmeliyiz yoksa?" diye mırıldandı elindeki kalemi çenesine yaslamış, gözlerini ekrandan ayırmazken. Onu yanıtsız bırakarak ilerleyip kendi sandalyeme oturdum.

Ne kadar geçtiğini bilmediğim bir süre boyunca izlediğim yıldıza hedefli odağım, hissettiğim yoğun huzursuzluk ve göğsümdeki belli belirsiz ağrıyla tuzla buz olduğunda sandalyemi itmiş, boş bakışlarla ayakta dikilirken bulmuştum kendimi. Bunu hangi zaman aralığında yaptığımdan haberim yoktu, tek bildiğim canımın bir yerlerde sızladığıydı ve kaynağının bir baş belasına dayandığından adım gibi emindim. Karşılaştığımız günden bu yana hem ruhsal hem fiziksel durumum içler acısıydı. Ne tür bir hayat yaşıyordu da kurdu her daim huzursuz olabiliyordu?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

collided soulsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin