Tomris'in ağzından...
Uyandığımda, masmavi bir odadaydım. Hayır, odanın renkleri mavi değildi. Işık masmaviydi, dışarıdan gelen ışık. Ay, masmaviydi.
Bir haftalık uzaklaştırmamın süresi dolmuştu ve bugün okula gitmem gerekiyordu. Saate baktığımda dokuz olduğunu gördüm ancak hava aydınlanmamıştı, ay mavi ışık saçıyordu. Üstüne üstlük odamda bile değildim. Allah aşkına, neredeydim ben böyle?!
Odamın kapısı çaldı.
''Girebilir miyim, 317?''
317 mi?
''Kimsiniz?''
Kapı açıldı. İçeriye kızıla çalan sarı saçları, zümrüt yeşili gözleriyle alımlı bir kız girdi.
''Selam, nasılsın?''
''Nerdeyim?''
''Üzgünüm, ben de bunu açıklamak için gelmiştim. Fakat öncesinde bir kahvaltı etmek istersin diye düşünmüştüm. Ha, ne dersin?''
''Hadi ama, sadece nerde olduğumu sordum. Cevaplaması bu kadar zor mu?''
''savaşçım'' tebessüm sesi, ah tekrardan mı?
''Üzgünüm, uzun hikaye ama istersen kahvaltı etmeden başlayabiliriz.''
''Neye?''
''Gerçekten de anlatacak çok şey var.'' samimi bir şekilde gülümsedi. Farklı şartlarda tanışsaydık arkadaş olmak isteyeceğim tipte bir kızdı fakat şuan ona güvenemezdim.
''O zaman başla, aç değilim.'' bir an önce neler olup bittiğini öğrenmem gerekiyordu.
''Pekala, beni takip et.''
Tek katlı küçük evden çıktık. Ah pardon, mantardan. BİR DAKİKA NE? AZ ÖNCE BİR MANTARDAN MI ÇIKTIK BİZ?!
''Korkma, şirinler değiliz. Hala normal bir insan boyutuna sahipsin, sadece, hmm. Burada evler mantardan yapılır.'' şirin bir şekilde kıkırdadı.
Dışarısı gerçekten fazlasıyla ilginçti. Masmavi bir ay-normalinden oldukça büyük- vardı ve her tarafta türlü türlü neon renklerde bitkiler, mantardan irili ufaklı evler vardı. Kelimenin tam anlamıyla büyüleyiciydi.
''Hey, Xena buradayız kızım!''
Kocaman, ürkütücü bir yaratık yanımıza geldi. Eflatun rengindeydi, üzerinde neon desenleri ve yine neon, ışık saçan gözleri vardı. Ucu mızrak şeklinde grimsi kuyruğunu sallayıp, cüssesine yakışmayan narin kelebek kanatlarını gerdi. Belli etmesem bile, çıldırmak üzereydim. Kesinlikle bir rüyada falan olmalıydım.
''Ha bir de 317, adın neydi?''
''Adım Tomris, neden bana 317 diyorsun?''
Sorumu umursamadı ve eğilen yaratığın üzerine oturdu.
''Haydi, arkama bin.''
Dediğini yaptım. Her ne kadar deli gibi merak etsem de şuanlık yapabileceğim pek de bir şey yoktu.
Havalandık ve uzun bir seyahatten sonra mor çimenleri olan, bölümlere ayrılmış bir araziye indik.
''Hoş geldin Tomris. Artık istesen de, istemesen de bizimlesin. Üzgünüm'' bunu gülümseyerek, samimi bir şekilde söylemişti fakat bakışlarının altında öğrenmemi istemediği bir şey olduğunu görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Rengi
Teen FictionAy tekrar ortaya çıktığında, her seferinde olduğu gibi güneşin ışığını unuturlardı. Büyülenmiş bir şekilde ona bakar ve güç bulurlardı. Ama kimse Ay'ın onlardan güç bulacağını aklına bile getirmezdi... ''Savaşçı'' ''ha?'' ''Çok iyi bir savaşçı ola...