Hotel California

13 2 1
                                    

"İçkin bitmiş gibi."

Ensemde hissettiğim nefesle irkildim oturduğum bar taburesinde. Ben arkamı dönemeden tezgaha çarpan cam bardağın tok sesini işittim. Köpüğü üzerinde sarı birayı bırakan kemikli eller kimin geldiğinin haberini veriyordu bana. Hoş, başta dibimde hissettiğim derin sesi de yaklaşık bir hafta önce karşılaştığım ürkütücü adamın geldiğini anlamamı sağlamıştı zaten. Ağır ağır kaldırdım kafamı ona doğru. Yanımdaki tabureye yerleşmiş, benimki gibi büyük bir bira bardağının aksine kare bardağındaki viskisini döndürerek, sırıtıyordu bana bakarak. Açık kumral saçları bu sefer daha dağınık duruyordu. Yüzü aynı yakışıklılığa sahipken üzerindeki kaban yoktu bu sefer. Sadece bir iki düğmesi açık ve kolları sıvalı beyaz gömleği ve kahve pantolonuylaydı. Ben 'yine mi sen' bakışları atarak onu incelerken, duyuldu alaylı sesi.

"Aramadın, darıldım."

O gün geldi aklıma. Numarasını yazdığı sigara dalı..
Sonrasında sinirle çöp tenekesine fırlattığım sigara dalı. Beni güçsüz hissettirmişti, ve bu his hiç bir zaman hoşuma gitmeyecekti. Ondan etkilenmek de asla hoşlanmayacağım hisler listesindeydi sanırım. Ve etkilenmiştim. O gün bugüne kadar aklımdaydı. Soyguna bile odağım yoktu.

Farketmeden çattığım kaşlarımı gevşetip onun gibi alaycı bir ifade bürünmeyi denedim.

"Hiç tanımadığın insanlara numaranı vermemelisin."

Büyük bardağı dudaklarıma yaklaştırıp bir yudum aldım. Ardından da konuşmaya devam ettim. O beni büyük bir ilgiyle dinlerken.

"Bir sapık olduğunu düşünüp numaranı duvarlara asar, 'ateşli geceler için arayın' yazabilirdim."

Söylediklerimle daha da keyiflenmiş gür bir kahkaha atmıştı.

"Eğlenceli olurdu."

Günlerdir onu düşünürken, ona Chicago'daki bu küçük barda rastlayacağım aklımın ucundan geçmezdi. Arkadan duyulan jazz müziğin tınısı, sarı loş ışıklı ortama güzellik katarken, karşımdaki adam bana gördüğü tek güzelliğin ben olduğumu hissettirir şekilde bakıyordu. O anlık onun bir sapık olduğu düşüncelerinden sıyrıldım.

Güzel bakıyordu.

Gözleri gözlerimde haddinden fazla oyalanmıştı. Uzun bakışmamız barmenin onun viskisini doldurmak için gelmesiyle sonlandı. Öksürüp önüne döndüm ve iki elimle kavradığım bardaktan bir yudum daha aldım. Dudak peercingimi ağzıma alıp dilimi gezdirdim çevresinde. Soğuk bira boğazımdan akıp giderken konuştum.

"Ne istiyorsun?"

Viskisini keyifle yudumlaması ardından bana döndüğünü hissettim. O sinir bozucu sırıtışı takındığından emindim. Başkası tatlı ya da oldukça yakışıklı olduğunu düşünebilirdi. Ama onun ifadesindeki cürretkar anlamı da hissedebilirsiniz. Hayır, onunla bakıştığım o 10 saniye cürretkarlığının kayboluşuna tanık olmam dikkatimi dağıtamayacak. Önümdeki bardakta parmaklarımı gezdirerek ondan tarafa dönmeye çalışan bakışlarımı engellemeye çalışıyordum ki konuştu.

"Seni istediğimi anlamamamış mıydın ma ćhere?"

Hafif Fransız'a kayan aksanı ve son kelimesiyle Fransız olduğuna emin olmuştum. Ensemde hissettiğim sıcaklık ciddi miydi. Adamın kendi dili ve sesine İngilizcesinden çok daha fazla yakışan fransızca aksanıyla bana dediği o sözcüğe miydi sıcaklığım?

Tatlım ha? Ma ćhere.. iyiymiş.

Tekrar tutan öksürükle kafamı kaldırdım. İçtiğim biranın tadı tekrar ağzıma gelmişti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 24, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Chicago Way   /bxb/Where stories live. Discover now