1. Bölüm

342 70 1.3K
                                    

Herkese merhaba bu benim ilk kitabım umarım beğenilir. :)

Önümdeki taşı fark etmekte sanırım biraz geç kalmıştım. Ben yerde ağzımda ki tuzlu kanı tadarken, yine her zamanki alay ve gülüşlere maruz kalmıştım. Neye bakıyorlardı ki sanki bir insanın dengesini kaybedip düşmesi neden bu kadar ilgi çekici geliyor ki?
Yere düşerken elimden kayan defterlerimi toplarken alaycı bir ses;
'' Ne o, ineğimiz acıktığı için yerde ot mu arıyor?''
Cihan yaptığı iğrenç espriye gülerken, yine kendimi tutamadım ama yine de birazdan yüzünde göreceğim ifadeye değerdi.
''Yok ya ondan değil senin espri seviyenin 5 dakika önce zekâ seviyene düşeceğini öğrendiğim için önceden davranayım da belki tutarım dedim ama yetişemedim.''
Kendisine laf soktuğumu anlamadan önce oradan uzaklaşmam gerektiğini bildiğim için hemen defterlerime davranıp ayaklandım araya yaklaşık 7 metre mesafe koyduktan sonra Cihan'ın bana ettiği okkalı küfrü duyunca tatmin oldum.

Evet inek olabilirdim ama herkes benim ne kadar hızlı koştuğumu bildiği için Cihan peşimden gelmeye yeltenmedi. Ama bana daha sonra bunun bedelini ziyadesiyle ödeteceğinden emindim.
Ben Yavuz 17 yaşındayım kahverengi saçlarım hafif yanık esmer tenimle siyah gözlerim ve yaklaşık 1.75 lik ortalama boyda Diyarbakır meslek lisesinde 3. Sınıf öğrencisiyim.
Hayatımı belki de sürekli alay ve şakalara maruz kalarak geçirdiğimden içimde Cihan gibi zorbalara karşı bir savuma mekanizması geliştirdim ve bundan dolayı her zaman bir haftam dolmadan Cihan ve çetesi tarafından saldırıya maruz kaldığımdan vücudumdan hiç yara eksik olmaz.
Cihan 1.88 lik boyuyla okulun en iri ve geniş omuzlara sahip öğrencisi saman sarısı saçları ve küçük yeşil gözleriyle kızlar ilk başlarda onu çekici bulsa da saman sarısı kafasının boş olduğunu anlayınca tüm kızlar ondan kurtulmanın yollarını aramakla meşgul olur.

Kütüphaneye doğru ilerlerken yine düşüncelere dalmıştım. Neden herkes benimle uğraşıyordu ki? Neden kimse beni anlamaya çalışmıyordu? Alt tarafı geleceğini kazanmaya uğraşan kendi halinde bir gençtim işte. Ne diye hep eğlenmek için benimle uğraşıyorlardı. Yoksa eğlenmek için değil mi? Hep hayatım boyunca dışlandım.

Bunun nedeni sırf zeki ve çalışkan olduğum için mi yani? Hayır, sadece bu olamaz. Bana hep her an patlayacak bir saatli bombaymışım gibi bakıyorlar. Niye bana her bakan gözde korku ve merak görüyorum? Yoksa bunları kafamda kendim mi kuruyorum? Hep gözlerin üstümde ve tüm dikkatlerin merkezinde olduğumu hissediyorum. Zamanla alışmam gerekse de bu bana hep ürkütücü geliyor.
Ben kafamda hayatımı evirip çevirirken yanından geçtiğim tuğladan yapılmış eski evin üzerime yıkıldığını henüz fark etmiştim ki birden kafama 3 metre kala taşların havada asılı kaldığını fark ettim. Bu da neydi? Yok, bu gerçek olamazdı. Etrafımdaki her şey durmuştu. Aniden karnımdan vücuduma yayılan bir ısı dalgası, sıcak bir boşluk duyumsarken kendimi karşı kaldırımda buldum. Karnımdaki tuhaf his kaybolmuştu. Tuğlaların yere düşmeye devam ettiğini gördüm. Her şeyin normale döndüğünü fark ettim. Tuğlaların az önce bulunduğum yere çarptığını gördüğümde eğer orada olsaydım öleceğimi fark ettim. Midem bulandı. Öğlen yediklerimi çıkarırken kendimi çok halsiz hissetmeye başladım. Gözüm kararırken düşündüğüm tek şey bugün ki fizik sınavından kaç aldığımdı...
Düşüyordum ya da yükseliyordum. Bilemiyorum burada neresi aşağı neresi yukarı anlaşılmıyordu. Yön algımı yitirmiş gibiydim.

Sonsuz maviliğin içinde sanki hiç hareket etmiyordum. Ama hareket ettiğimden emindim yüzüme çarpan hafif esintiyi hissedebiliyordum çünkü. Bahar gibi kokuyordu belki birazda ıslak toprak. Hava vardı demek ki. Neresiydi burası? Daha doğrusu burası bir yer miydi? Nereye doğru hareket ettiğime bakarken siyah bir nokta belirdi hareket etmekte olduğum yönde. Büyüdü, büyüdü ve hatları belirginleşmeye başlarken bunun bir yapı olduğunu fark ettim. Daha çok taştan yapılma bir sahne gibiydi. Sahnede birisi vardı. Bir kadın mı yoksa bir erkek mi belli olmuyordu. Çünkü kırmızı ve uzun bir cübbe giymiş kafasına da başlığını geçirmişti. Sırtı dönüktü. Birden dizlerinin üstüne çöktü ve önünde tahtadan bir kürsünün üstüne eğildi. Gittikçe yaklaşırken ortamdaki yoğun enerjiyi hissetmeye başladım. Huzur veriyordu insana, bu garip enerjinin kaynağının ortam mı yoksa yaklaşmakta olduğum kişi mi olduğunu düşünürken hala karşımdakinin kadın mı yoksa erkek mi olduğunu çözememiştim.
Konuşma mesafesine gelince buranın neresi olduğunu ve buraya nasıl geldiğimi ayrıca bu kişinin kim olduğunu sormak istemiştim ki aniden ıslanmaya başladığımı hissettim ve kendimi bir denizin ortasında boğulurken buldum...

Erken UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin