Yürüdüğüm ıslak kaldırımlara bakıp acımı yaşıyordum.onlar da benimle aynı hüznü paylaşıyorlardı.neden böyle oldu.aslında ben onu çok sevmiştim.hala da seviyorum.neydi aramızdaki bu soğukluk.bu yağmur mu.ama nisan ayının yağmuru üşütmez ki insanı.aksine daha çok geldiğini haber verir insana.içindeki hüznü,huzuru,sıcaklığı bırakır dünyaya.herkes kendine düşen payı alır.kimi benim gibi hüznü,
Kimi huzuru,kimi de içindeki bu masumiyeti belli etmek için sıcaklığı.peki o...o kendisine neyi almıştı.soğukluğu mu,acımasızlığı mı,yok-
sa hiç bir şey alamadan öylece bakmış mıydı.bir insan nasıl yağmura bakıp da bir şey hissetmez.hele böyle hiç kavuşamamışken ayrılmak.en kötüsü de bu aslında,hiç bir şeyi yaşayamamış olmak ama sırf içimizde kalmasın diye tavana beyaz perdeyle,senaryoyu bize yazdırır hayat.daha baş rolü ve yönetmeni bulmamışken kendimizi oranın içinde bulmak.
Bunlar aklımda dolanırken sokağın beni nereye doğru sürüklediğini anlamak için etrafıma bir göz gezdirdim.daha önce burayı hiç görmemiş olmam beni şaşırttı.sonuçta ben gezmeyi çok seven biri olduğum için yaşadığım yeri defalarca gezip avucumun içi gibi biliyordum.
Demek ki öyle değilmiş.insan her ne kadar bilsede, nereye gittiğini bilmediği sürece her şeyi tam olarak bilmiyormuş.ben hayatımı da aşkı da böyle sanmıştım.aşkı bildiğimi sanıyordum ama yanılmışım.aşk zaten bilinmediği tanımlanamadığı için aşktır.bunu daha yeni öğreniyordum ben...
Bir süre sonra telefonumu açmak geldi aklıma.
Neredeyse tüm gün kapalıydı.sırf önemli bir şey var mı yok mu diye merak ettiğim için açıyordum.bir süre onu açmak için uğraştım.
Sonra aklıma şarjımın bitme ihtimali geldi.
Benden beklenmeyecek bir sakinlikle telefonumu cebime sokup tekrar yürümeye başladım.daha bir kaç ev geçmişken sağanak yağmur başladı ve ben o an deli gibi koştum.
Sanki içimden birisi bana emir veriyordu:"koş,
koş,koş" en sonunda bayılacak gibi oldum ve birden yere sırt üstü düştüğümü,kafam ağrıyınca fark ettim.derin soluklar alarak nefesimin düzelmesini bekledim.birden gözüme bir çadır çarptı.oraya doğru yürümeye başladım zor olsa da.tam çadırın fermuarını açacaktım ki birden yok oldu.şaka gibiydi.na-
sıl olurdu böyle bi şey.az önce buradaydı.neler oluyordu böyle.hiç bir şey anlamadan yere yığılmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuğun içindeki sıcaklık
AléatoireKendine gelmeden ben kendime gitmiştim.çünkü o bendi.ben ona gittiğimde aslında kendime gitmiş oluyordum.neydi onun gözlerindeki bu soğukluğu sıcak kılan...bir insan sevdiğine bakınca hem üşüyüp hem ısınabilir miydi?