☆
bana aşkını vermen istediğim tek şeydi.
!! madde kullanımı !!
-
musluktan akan suyu tekrar çarpıyorum suratıma. ayılana kadar devam ediyorum. tüm suratım soğuk suyla uyuştuğunda kafamı kaldırıp kırık aynanın parçalarından yüzümü seçmeye çalışıyorum.
sonunda kendime biraz geliyorum. yüzümü yıkarken yere fırlattığım cekete ve altına giydiğim tişörtten görünen kollarıma bakıyorum.
kolumdaki morluklar dövmelerin altından çürük renkleriyle kendilerini belli ediyor, dehşete düşüyorum. kullandığıma kendimi inandırabilmek için kanıt arıyorum. yerdeki ceketin ceplerindeki şişkinliği görüyorum.
Biliyorum ki orada enjektör var. yine de emin olmak için kontrol ediyorum.
yirmi beş gündür elimin asla gitmediği şeyi yirmi altıncı günde bozmuş olamam diyorum kendime. ceplerimi yokluyorum, sağ cebim temiz. iş, sol cebe gelince bozuluyor bir kısmı enjekte edilmiş enjektör çıkıyor.
tüm bacaklarım bedenimi zar zor taşımaya başlıyor. vücudum titremeye başlamışken aynaya tekrar çeviriyorum kendimi. göz altlarımın kızarıklığına bakıyorum.
cebimden çıkan enjektörü yere atıp ayağımla parçalıyorum. siktiğimin şeyini nereden bulduğumu bile bilmiyorum.
böylece busandaki otelin tuvaletindeki iki aynayı paramparça ediyorum. ellerime iyi oluyor, hepsi onların suçu. çıkan seslerden dolayı gelen görevlilerle kapı dışarı ediliyorum.
elimdeki tek şey taehyung'un büyülü süveteri. büyülü çünkü hâlâ taehyung gibi kokuyor. süveteri omzuma atıp telefonumu nereye koyduğumu hatırlamaya çalışıyorum. zihnimde telefonuma dair tek bir şey yok.
Daha sonra geçirdiğim şu üç günü zihnimde nasıl yok ettiğimi algılamaya çalışıyorum. hiçbir olay örgüsü dönmüyor kafamda. sadece duygular var. kötü ve karamsar hissettiriyor.
elimdeki süveterle karanlık sokakta yürüyorum öylece. bu gece de uyumazsam üç gündür hiç uyumamış olacağım. seoul'den başından beri hiç ayrılmamalıydım ya da daha önce çoktan seoul'de olmalıydım diyorum kendime.
yirmi altı gündür busanda depresyonumu ve uykusuzluğumu en dip noktalarında yaşıyorum, ne yaşamaya çalışıyor ne de ölmeye çalışıyorum. tek isteğim telefonumu bulup taehyung'a kodein kullandığımı söylemek. haberi olsun istiyorum, hatta gelip alsın buradan. yirmi altı gündür terk ettiğim adama ulaşabilmek için telefon kulübesi arıyorum şimdi. geçtiğim sokakların haddi hesabı yok, ama pes etmiyorum.
sonunda bir tane buluyorum, biraz eski görünüyor, benimle uyumlu diyorum. kulübenin çatlak olan kapısından giriyorum. içki parasını öderken pantolonun cebine koyduğum kartı çıkarıp kulağıma alıyorum telefonu.
gözlerimi sıkıyor, zihnimi zorluyorum taehyung'un numarasını hatırlamak için. biraz uydurma da olsa bir numara geliyor, tuşluyorum. telefonun çalarken çıkan her sinyal sesi omzuma bir yük daha yüklüyor. kulübenin bankına oturuyorum, telefon hala çalıyor.
açmayacak diyorum, telefonu kulağımdan ayırıyorum. o sırada sarışın zıt düşüyor bana.
"Alo?" diyor şüpheci tınısıyla.
ağzımdan sesine karşılık hiçbir şey çıkmıyor. bir anda sanki arayan ben değilmişim gibi dinleyici konumuna geçiyorum. taehyung bu sefer daha şüpheli tınıyla "Alo, kimsiniz?" diyor.
derin bir nefes alıyorum sesine karşılık.Taehyung'un sesine odaklanıyorum. yirmi altı gün nasıl uzaklaştım, nasıl mahrum kaldım ondan bilmiyorum. korkunç geliyor taehyungsuzluk.
sonra telefonu düşürmeme sebep oluyor.
"jungkook" çıkıyor dudaklarının arasından. adı kulağına üç kere fısıldanan yenidoğan gibi hissediyorum. daha konuşmadan, sessizliğimden tanıyor beni. bir tek o bilir zaten sessizliğimi diyorum.
ona karşı devam eden sessizliğim ve telefonu düşürmem taehyung'un benim olduğumdan emin olmasını sağlıyor.
telefonun diğer ucundan nahif bir ses yerine endişe dolu sorulara bırakıyor yerini. teker teker yanılıyorum hepsini:
"iyiyim merak etme... hayır gitmedim oraya... hayır taehyung öyle bir şey de yapmadım... ağlıyor musun?"
sarışın'ımın konuşması içli bir ağlamaya dönüşüyor, yutkunuyorum. vücudumun her şeyi kaldırabileceğinden eminim ama sarışın'ın ağlamasına gücüm yetmiyor. tüm dişlerimi sıkıyorum." busan'dayım, beni alman gerekebilir telefonumu kaybettim diyorum." ağlamasını dinlemek en büyük işkencem oluyor, kaçıyorum.
"Taehyung ağlama lütfen, dayanamıyorum. ağlama geçti hepsi, iyiyim kaybetmedin beni."
burnunu çekiyor, ağladığından dolayı içli içli konuşuyor "İyisin değil mi? Kaybetmedim ben Jungkook'umu, değil mi?"
"hmhm iyi senin jungkookun. kaybetmedin."
"jimin'i arayacağım. Seni alıp getirebilir." sarışın sonunda çözüm buluyor tamam diyorum. küçük bir sessizlik oluyor, sancılı bir iç çekiyorum telefonu tutan eklemlerimdeki kesikler sızlıyor.
"özür dilerim seni çok korkuttum biliyorum ama..."
"hepsini sonra detaylıca konuşalım olur mu?"
"peki" diyorum, kapatıyoruz. sonra ise üçüncü günün sonunda uykuya dalıyorum telefon kulübesinde.
__
26 neden mi hep italik:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irelia ☆
Fanfiction★★ bir mucize istedim. ya şimdi ya hiç! mucize gerçekleşmişti. domjjk bottomkth düz yazı