V

8 1 1
                                    

Bugün dünden daha hastaydım. Okula gitmek istemiyorum gerçi istesem bile bu hâlde gidemezdim. Kalkıp yağız'ın yanına gittim ama gözlerimi çok açmıyorum çünkü ayılmak istemiyordum zaten daha alarm bile çalmamıştı. Yağız'ı dürttüm ve uyandırdım. Uykulu uykulu bana bakıyordu. Uyku sersemi ne olduğunu soruyordu.
"Okula gitmiyorum bugün"
"Niye ya?"
" Keyfimdem Yağız keyfimden" dedim sitem ederek. Sonra odama geçtim. Yağız uyur diye endişelenmiyorum çünkü ayılınca tekrar uyuyamazdı bende öyle. Ama çoktan ayılmıştım ve uyuyamıyacaktım bu yüzden kalkıp mutfağa gittim. Su içerken bir anda arkamdan sesler geldiğini fark ettim. Yağız kalkıp hazırlanıyordu.
"Yağız kliniğe gidecekmisin?"
"Evet"
"Off ya yine tek kaldım" aslında tek kalmak işime yaradı çünkü kafamı toplamak istiyordum.
"Erken gelmeye çalışırım" diyip yanıma geldi ve alnımdan öptü.
"Yazgı senin baya ateşin var ya. İlaçlarını içmiyor musun sen?!" Dedi ciddi bir ifadeyle. Ama ben onun kadar ciddi olmayacaktım
"İçiyorum komutanım" asker selamı verdim ve kahkahayla gülmeye başladım. Yağız da bana eşlik etti. Evden çıkarken arkadan onu takip ettim ve arkadan kıvır kıvır saçlarını karıştırdım. Ciddi misin der gibi baktığında güldüm.
"Yeni yapmıştım ya" dedi çıkarken.
Sonra yine tektim koltukta en sevdiğim köşeme geçip oturdum. Ne yapmalıydım onu bile bilmiyordum. Ceren hep vardı ama klinikte olması düzenimi bozmuştu. O gitmeden bana rahat yoktu. Eski dosttan düşman olurmuydu eskiden düşünsem olmaz derdim ama hayat bunu da öğretmişti bana olurmuş. Hemde nasıl olurmuş seni ezmeye çalışır, sırlarını anlatır, rezil etmeye çalışır. Zamanla herkese karşı güvenini kaybedersin çünkü tekrar aynı şeyleri yaşamak istemezsin. Sonra karışna biri çıkar bu öyle değil dersin ama tedbirli davranırsın her şeyi anlatmazsın ta ki gerçekten güvenene kadar. Bazen güvenin boşa çıkar bazen en iyi dostunu edinirsin. En azından bende böyle olmuştu.

Telefonumun sesiyle kalkıp odama yöneldim. Arayan Kenan abiydi. Kenan abi dedemin avukatı ve sağ koluydu ama son zamanlar babamla iş tuttuğunu duyduğum için bayadır konuşuyorduk.
"Efendim Kenan abi"
"Yazgı kızım bir ara benim ofisime uğrasana konuşmamız gerekenler var" korkmuştum. Çünkü en son konuştuklarımız pek iç açıcı değildi.
"Abi kazayla alakalı mı?"
"Aynen öyle kızım gel konuşalım "
"Abi kötü Bir şey mi?"
"Yok kızım hemen velveleye verme sakin ol gel konuşalım sadece"
"Tamam abi ben bir iki güne uğrarım"
"Tamam he Yazgı kızım sesin kötü geliyor biraz hastasın belli bol bol limonlu ıhlamur iç "
"Tamam abi " dedim ve bip sesi ile telefonu kulağımdan indirdim. Bu hafta ki tüm işlerimi ertelemem gerekecekti. Bir bahane bulmam da gerekecekti çünkü Yağız bilmiyordu. Kaza sanıyordu keşke öyle olsaydı. Yağıza yalan söylediğim tek konu bu kaza konusuydu. Bunu Yağız bilmese de Bora biliyordu. Zaten bora benim kara kutumdu. Herşeyimi bilirdi. Bende onun herşeyini bilirdim. Ama Bora genelde gelip açık açık anlatmazdı. Bazen susardı tam tersi hemde normalden fazla. Bulmaca gibi konuşurdu ama her kelimesinin altında bir anlam yatardı. Bazen beklenmedik şekilde gelir anlatırdı. Bu konunun böyle bir zamana denk gelmesi kötüydü. Boğazım ağrımaya başladığında Kenan abinin dediğini yapıp ıhlamur kaynatsam iyi olacağını anladım. Yağıza mesaj attım ve ıhlamur almasını istedim. Gidip uyumaya karar verdim en mantıklısı buydu çünkü. Nasıl olsa yağız'ın anahtarı vardı içeri girebilir. Yatağıma girdim ve gözlerimi kapattım. Kâbus görmeyi umdum ve uykuya daldım.

Ummak bir işe yaramıyordu yine kâbus yine uykusuzluk. Nadiren rüya gorürdüm. Ama bu rüyalar genelde kâbus olurdu.Kalktığımda saat bire geliyordu Yağız okuldan çıkıp kliniğe gitmemişti bile. Zaman geçmiyordu. Aslında Kenan abi aramasaydı oturup film izlerdim. Şimdi yapacak bir şey bulmam gerekiyordu. Kalkıp ateşime baktım. Çok değildi. Böylece kliniğe gitmeye karar verdim. Üstümü giyinip birşeyler atıştırıp çıktım. Ben gittiğimde Yağızlar olmayacaktı. Ben yağıza haber vermemiştim ama gelince görürdü. Açtım aslında yani bu benim için normaldi ama isteğim ya da iştahım yoktu. Eve gidince Yağızla tost basıp yerdim. Aklım hala kaza konusundaydı. Yine ne olmuştu acaba. Biz en başında kaza zannediyorduk daha sonra Bora'nın ve babası Akif amca sayesinde bunun bir kaza olmadığını öğrenmiştim. Öğrenmiştim diyorum çünkü Yağız bunu bilmiyordu. Mümkünse hiç bir zaman öğrenmeyecekti,öğrenmeliydi.
Klinik aslında benim huzur bulduğum yerlerden biriydi. Çok seviyordum burayı çünkü biz yapmıştık. Burada sevdiğim herkesin parmağı vardı. Burası benim için ayrıydı. Sadece burası değil buradaki kişiler de öyle.
Kapıdan içeri girdiğimde bir kaç kişi vardı sadece çünkü son ders yeni bitmişti. Herkes birazdan gelecekti. Sinirli olmalıydım ama şuan tek düşünebildiğim kazaydı . Keşkeler insanın içini yiyip bitirdi. Bu konuyu borayla konuşmayı istiyordum aslında. Ama ne diyecektim ki ne diyebilirdim. Düşünerek kendimi çatıya attım. Bağdaş kurup oturdum. Yağız'ın gelmesini iple çekiyorum çünkü uğraşacak biri lazımdı ki kaza konusunu kafamdan çıkarabileyim. Bir yandan gözümde kapı tarafındaydı. İlerde yağız'ı görünce aşağı indim. Beni görünce şaşırdı çünkü beni evde sanıyordu.
"Sen evde değilmiydin?"
"Evet ve biliyor musun hatta şuan ben evdeyim ama sen şizofren olduğun için hayal görüyorsun" dedim gülerek. İç çekti sonra "ilaçlarını içtin mi bari?"dedi. Kafamı salladım.
"Hani sen hastaydın? Okula gelmedin bugün "
"Sabah hastaydım ama şimdi iyiyim merto. Çok mu belli oluyordu eksikliğim" dedim ama Yağız lafa atlayıp gülerek "Hı hı ne demezsin" deyince kolunu çimdikleyip "Öyle olsun gül sen gül sorucam ben sana" dedim bu sefer ben güldüm.
"Abi sen bana gel bugün bak ceza geliyorum diyor" dedi Bora gülüp. Bende güldüm her ne kadar aramız soğuk olsa da. Bora'yı seviyorum ve kaybetmek istemiyorum. Geçen öyle konuşsakta bir anlık sinirle olmuştu. Metro kıpraşmaya başlamıştı. Üşümüştü.
"Hadi ya ne duruyoruz içeri girelim hava rüzgarlı zaten" diye söylendi Aybüke. Sanırım aramızdan en düşünceli olan oydu. Her ne kadar cici bir kız gibi görünse de ters tarafı çarpıyordu. Aybüke'nin sözünü dinleyip içeri geçtiğimizde bir köşeye geçip oturduk. Yağızlar öbür tarafa geçince biz Aybüke ile tek kalmıştık.
"Yazgı anlat hadi"
"Neyi anlatayım?"
"Dün niye öyle çıkıp gittiğini?"
"He o mesele. Şey ya aynı şeyler işte"
" Aynı şeyler değil Yazgı ikimizde biliyoruz bunu. Borayla konuştun dimi?
"Evet de işte aynı konular"
"Yazgı sen Ceren'i takmıyorsun bile başka Birşey var "
"Var Aybüke. Konu yine Ceren. Ama Bora gelmiş karşıma diyor ki 'ben eski Yazgıyı istiyorum' sanki ben bozdum düzeni. Aldı o kızı" Nefes aldım. Ve devam ettim."Neyse ya yine girmeyelim şu konuya"
"Ya hayır ben anlamıyorum bu çocuğu " diye söylendi Aybüke.
"İnan bana artık bende anlamıyorum"
" Eee sen hastaymışsın. Harbi niye geldin sen hasta hasta?"
"Canım sıkıldı evde"
" Senin evde canın sıkıldı. Yok muydu izliyecek bir şey?"
"Vardı da işte. Tekim zaten dedim gideyim bir bakayım ne yapıyorlar"
"Hadi inanayım bari " dediğinde güldüm. O da bana eşlik etti. İçerisi hareketlenince bizde ayağa kalktık. Önce antreman ardından ders daha sonra etüt gibi bir program uygulanıyordu. Ben progma uymayıp kalmayacaktım. Genelde zaten kalmıyordum. Sadece gerçekten gerektiğinde yeni turnuvaya ya da bir yarışmaya hazırlanıyorsak son iki hafta falan kalıyordum. Yağız bazen kalıyordu çünkü canı sıkılıyordu. Herkes gelince hocalarımız da geldi. Bir tanesi kadın diğer ikisi erkekti. Kadın olanın adı Deren genelde her şeye daha duygusal davranırdı Dersler de değil tabiki sosyal  hayatında. Her şeye rağmen çok güzel bir kadındı. Masmavi gözleri ve kızıl saçları vardı. Saçları hep açık ve kısa olurdu. Uzun saç sevmezdi çünkü. Erkeklerden birisi İlkay hoca diğeri Semih hoca. Semih hoca daha sıcak davranırdı.  İlkay hoca kendinden taviz vermezdi ama iyi biriydi özünde. Semih hoca sapsarı saçlarını yana doğru yatırmıştı. İlkay hoca her zaman ki gibi kuzgun karası saçlarını dağıtmıştı. Aslında şaşırmıştım. Üçünü birlikte burada beklemiyordum çünkü birinin dersi varsa diğerinin yoktu. Her gün farklı hocanın dersi vardı.Genellikle sadece yarışmalarda üçünü birden geliyordu. Dışarıda toplanıyorlardı hep birliktelerdi ama dediğim gibi burada beklemiyordum. Ayrıca turnuvaya daha 2 aydan fazla vardı. Ama sadece ben şaşırmamıştım. Hocaların etrafında toplandığımızda ilk konuşan Semih hoca olmuştu.
"Çocuklar aranızdan biri arkadaşınızın dolabından saatini ve künyesini çalmış" dedi inanmayarak yeni gelen öğrencilerden bir kız öğrenciyi gösterirken. Arkadan birisi
"Kameralara baksanıza " diye bağırdı.
"Pardon ya biz onu akil edemedik zaten"dedi Deren hoca.
"Kameralar dün arızalıydı." Diyerek açıkladı İlkay hoca.
"Şimdi ne olacak?" Dedi merakla Bora.
"Herkesin çantası aranacak" dedi Deren hoca.
"Hocam dün çalınmış diyorsunuz çalan kişi geri getirir mi saklamıştır bir yere." Dedi metro. Haklıydı çalan niye getirsin ki.
"Sen benim odama geç ve Beni bekle Ayça." Dedi Deren hoca. Böylelikle kızın adının Ayça olduğunu öğrenmiş olduk. Kızı tanıyordum. Yani aynı okulda olduğumuzdan görüyordum. Cerenle takılıyordu genelde bir de sevgilisiyle. Aybüke ile çantarımızı soyunma odasında bıraktığımız için Aybüke ile çantaları almaya gittik.
"Bence akıllarında biri var"
"Nereden çıkardın Yazgı?"
"Yoksa her çantayı aramazlar. Merto haklı çalan getirir mi?" Soyunma odasına girip çantamı aldım.
" Yazgı?" Arkamı dönüp Aybüke'ye baktım.
"Kızın neyi kaybolmuştu."
"Künye ve saatti sanırım" merakla ona doğru yürümeye başladım. Elindekileri görünce şok oldum çünkü kızın kayıp eşyaları tam olarak aybüke'nin çantasında duruyordu. Biri yine bizle oyun oynamaya çalışıyor. Ve bu kişinin Ceren olduğundan adım kadar eminim.

KLİNİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin