"Ver şunları bana" diyip aybüke'nin elinden aldım.
"Ben çalmadım." Dedi ben elimdekileri incelerken.
"Yazgı ben çalmadım"dedi tekrardan Aybüke
"Kızım manyak mısın sen? Biliyorum senin çalmadımdığını. Onu oraya bilerek koydular zaten kaybetmedi.
Bizi oyuna getirmek için yaptılar."
"Ne yapacağız?"
"Oyunlarını bozacağız" merakla bana bakınca konuşmaya başladım.
" Şimdi bu şeylerin senin çantanda olduğunu benden başka kimse görmedi. Zaten büyük ihtimalle biz geldikten sonra koydu. Her neyse şimdi ben bunu saklıyacağım. Sonra hiç birşey olmamış gibi çantaları alıp yanlarına gideceğiz." Dedim tek nefeste. Aybüke'ye baktım hiç ses çıkarmadan dinliyor ama cevap vermiyordu.
"Aybüke!" Kafasını kaldırıp bana baktı. "Tamam mı? Dediklerimi anladın mı?" Kafasını salladı sadece oda şoktaydı. Ama şu an sırası değildi.
Elimdeki künyesini ve saati saklamak için etrafa bakmaya başladım. Soyunma odasına koymak tehlikeli olurdu birisi gelsene bulurdu kolayca. Zaten çantaları arayacakladı. Soyunma odasının tuvaletine geçtim. Ayağımın altına koyacak bir şey aramaya başladım. Aybüke gelip elini duvara yaklaştırıp "çık" dedi. Bir ayağımı elinin üstüne basıp künye ve saati hemen camın dış tarafına koyup camı kapattım. Çok uzun gibi gelse de bunlar üç en fazla dört dakikada olmuştu. Çantaları alıp içeri geçtik. Tek tek aradılar çantaları. Özellikle aybüke'nin çantasına bakarken daha dikkatli bakmaları gözümden kaçmadı. Zaten en başta söylemiştim. Aslında Ayça sabah koymuştu çantaya ardından suçu Aybüke'ye atmıştı. Hocalar velveleye vermemek için isim vermemişti. Aybüke'nin çantasından bir şey çıkmayınca Ayça'nın gözleri şokla büyümüştü. Çünkü beklediğini alamamıştı. Gözleri etrafta gezinirken beni bulduğunda güldüm. Sonra kocaman gülümsedim ona. Ağzımı oynatarak "Nasıl? Sürprizimi beğendin mi?" Dedim anladımı anlamadım bilmiyorum ama aşırı sinir olduğunu görmek pek zor olmamıştı. Aybüke gülerek yanıma geldiğinde ona karşılık verdim. Onun mutlu olması beni mutlu ediyordu. Aramızda en masum oydu. En masum sevgiyle büyüyen de oydu. Aile sevgisini en iyi tadan da oydu. En çok o mutlu olmayı hak ediyordu.Arama bittikten sonra dışarı çıktık.
"Kim aldı ki bunun eşyalarını?" Dedi merto kaş gözle Ayça'yı işaret edip.
"Kimse Bir şeyini almadı. İlgi odağı olacakya illa ondan yapıyor. Ceren'in arkadaşından ne beklersin ki" dedi Yağız kafamı sallayıp onu onayladım. Ayça karşımdaydı ama Yağızlar'ın sırtı ona dönüktü. Yüz ifadesini bir tek ben görüyordum. Dik dik bana bakıyordu. Ben sadece gülüyordum. Biraz sonra tuvalete gitmeye karar verdim. İçeri girdim. Hemen arkamdan Ayçanın girdiğini görmek beni şaşırtmadı. Önce tuvalete ardından bir kabine girdim. Benden sonra kapı açılıp kapandı. Ardından su sesi geldi. Ben işimi halledip çıktığımda Ayça bana döndü. Güldü. Sadece güldü. Ben ona bakmayıp ellerimi yıkarken " Sen aldın değil mi?"
Aynadan ona baktım " Yoo. Ama bil diye söylüyorum bir daha buna kalkışma bu sefer seni o arkadaşın bile kurtaramaz."
" Beni mi gördün?" Anlamaz bakışlarla ona baktım. "Koyarken mi gördün beni ? nasıl anladın diyorum."
"Ben daha güzel bir şey soracağım. Neden Aybüke? Başka kimse mi yoktu sanki." Ben bunu söylerken onun sorusu havada asılı kalmıştı. Cevapsız bir şekilde.
" Aranızda ki en savunmasız ve salak o çünkü. "
" Ağızını topla."
"Yoo" dedi beni taklit ederek. İğrenerek ona baktım ve yüzümü buruşturdum. Arkasını dönüp gitmeye yeltendiğinde kolundan yakaladım. " Bırak " sustum. "Kolumu bırak " yine sustum ve daha sıkı kavradım. "Yazgı kolumu bırak" kolunu kıvırıp kendime çektim.
"Sakın bir daha ona bulaşayım deme" güldüm. " Ya da de eğlence oluyor bana da." diyip kolunu bıraktım "Soyunma odasında camın arkasında aradıkların bir dahakine daha zor bir oyunla gel" dedim ve onu omzundan ittirerek çıktım.Yağızlar'ın yanına gidip oturdum. "İyice gevşediniz ha"
"Ne yapalım Yazgı sürekli antreman mı yapalım?"
" Şaka yapıyorum ya bende memnunum yalan yok" dedim. Dikkatimi Bora çekti elinde sürekli taktığı bileklik vardı. Dalmış onunla oynuyordu. Elinden almayı düşündüm önce ama sonra annesinden kaldığını hatırlayınca vazgeçtim hemen bu düşünceden. Kafasını kaldırdığında göz göze geldik ama ben gözlerimi kaçırdım ve kafamı yere eğip yere odaklandım. Çünkü tekrar tartışmak istemiyorum onu kırmak istemem hiç istemedim. Ama benim huyum da buydu işte en nefret ettiğim huyumdu hemen anında kan beynime sıçrıyordu. Ne kadar sinirlenirsem sinirleneyim karşımda ki kişiye göre tepki veriyorum ki böyle yapmasaydım etrafımda ki herkesi çoktan kaybetmiştim. Bu yüzden istemiyorum karşıma geçmesini o kızı savunmasını. O kızı savununca kan gerçekten beynime sıçrıyordu. Kaldıramıyorum ağır geliyor ama ağır gelen ne? Kendime bu soruyu sorsam da tam bir cevap veremiyorum. Ben kendime cevap veremezken size nasıl cevap vereyim Bora? Keşke bir kere baba'nın sözünü dinlemek yerine empati kursan be Bora. Evet babası ve adım kadar eminim Akif amcanın bunu yaptırdığına aslında Boraya kızıyordum gözünü hırs bürümüş diye. Yeni farkediyorum aslında Akif amcanın gözünü hırs bürümüştü. Ve Borayı zorluyordu. Kafamı yukarı kaldırdığımda merto ve Yağız'ın hararetle Bir şey tartıştığını gördüm. Ama tartışma derken ikisinin ortak izlediği filmi tartıştıklarını anladım. Biri en iyi bu diyordu. Öbürü onu kötülüyordu . Aybükeye baktığımda onun Ayçayı izlediğini gördüm. Boraya döndüm. Hala bilekliği inceliyordu. Bir şeyler onu zorluyordu. Zorlandığında hep annesine sığınırdı.Ve şu an zorlanmasına yol açanın Babası olduğuna kalıbımı basardım. Üzülme Bora ben yanındayım deyip sarılabilirdim ona. Çok isterdim bunu. İstedim ama yapamadım. En kötüsü de istemek ve yapamamaktı. Bazen diyorum ki kendime o hep sana destek oldu sen de ona destek ol ama ben bile güçlü değildim ona nasıl destek olayım değil mi? Güçlü değildim. Güçlü gözükmeye çalışsamda ben gücümü o adama karşı kaybettim. O zehiri o içeceğe katmam için beni tehdit ettiğinde kaybettim. Ona karşı hiç güçlü değildim. Başkası olsa bağırır çağırırdım belki ama ona karşı bir şey söyleyemezdim. En büyük korkum yağız'ın yokluğuydu belki de sonraki korkum oydu. Yıllarca susmuştum. Ne dediyse tamam demiştim. Verdiği her hasara göz yummuştum Küçüktüm çünkü. Karşı gelemedim istesem de yapamadım bunu. Gerçi şimdi de karşı gelemiyordum o zaman Küçüktüm şimdi ise o güçlüydü hemde eskisinden çok birde üstüne beni Yağızla vuruyordu babaannemden sonra yaptı bunu dört beş kere. Ama söz vermiştim kendime taa o yaşımda belki de kendime verdiğim en büyük sözdü bu. Ve belki de hiç tutamıyacaktım."Güçlü olacağım. Olacağız " dedim aynaya karşı. Olmak zorundasın. Yağız var yapmak zorundasın. Hiç birşey son değil. Bak Yağız yanında neyden korkuyorsun bu kadar? Alışmadın mı yıllardır. Yıllardır yaşıyorsun onunla bir iki sene gittin diye değişmedi. Öyle insanlar değişmez demişti Yağız. Haklıydı. Değişmez.
Ya değiştiyse ya sevdiyse beni. Ya özlediyse.
"Kandırma kendini!" Diye bağırdım aynaya karşı. Kendimi kandırıyorum şu an, o değişmez.Zaten onun sevgisine ihtiyacım yok . Böyle demişti Yağız. Ben seninleyim demişti. Yağız dediyse doğrudur, kesindir. Hem o adam tam bir pislik. Nefret ediyorum ondan. Ve Hiç bir zaman sevmiyeceğim.
Kapı çaldı. Kitlemiştim. Kapıyı kitlemiştim. Kuralı çiğnemiştim. O an dedeme dönmek istedim. Onun evinde böyle saçma kurallar yok. Kuralları çiğneyince bana bağırmıyor bile. Peki bu adam niye böyle. iki sene dedemle yaşamasaydım. Acaba hepsi mi böyle der hepsi böyledir kararına varırdım. Ama 9 ya da 10 yaşımda değildim artık 12 hatta 13 yaşımdaydım. Anlayabiliyordum artık. En kötüsü de buydu.
Ama alışmıştım değil mi zaten. Çok canım yanmazdı. Bedenim uyumuştu zaten aynı yere darbe almaktan. Hissetmezdim değil mi? Son kez baktım aynaya
" Ona karşı gelebildiğimde çok değil biraz daha büyüdüğümde söz veriyorum kendim kurtarıcam bizi ve Yağız'ı tabiki. Benim canım acımayacak sen de üzülmeyeceksin kıvıcığım." Kapı açıldı.Aynada yüzünü gördüm. Nefret ettiğim yüzü tekrar bininci kez belki kazıdım aklıma. Bir gün kurtarıcam bizi kıvıcığım, kurtarıcam. Yani umarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KLİNİK
Teen Fiction"Ya gerçekten birbirimizin yarasını saramayı becerememezsek" demiştim yıllar önce Haklıydım, beceremedik. Haklı olmaktan şuan nefret etsemde durum buydu. Peki gerçekten biz niye bu hâle geldik? İşte bu herkesin merak ettiğiydi. Herşey doğduğum içi...