Sessizce hastane odasında, hasta yatağında uzanıyordum. Son zamanlarda baş ağrılarım sıklaşmıştı. Olabildiğince Fahri'ye belli etmemeye çalışıyordum. Fakat bu sabah ağrı o kadar şiddetliydi ki, bayılıverdim. Fahri'yi de çok endişelendirdim.
Kapı hafifçe aralandı ve ardından Fahri içeri girdi. Elinde bir yemek tepsisi vardı. Bana biraz çorba getirmişti. Yattığım yerde dikleştim ve Fahri tepsiyi uzattığım bacaklarımın üstüne koydu. Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu, beni rahatlatmak istercesine sıcak bir tebessümle gözlerime bakıyordu.
"Daha iyi misin gecem?"
Kafamı olumlu anlamda salladım ve elimi çorba kaşığına uzattım. Onu daha fazla endişelendirmek istemiyordum. Hızlı hızlı yemeye başladım. Fahri ise beni seyretmeye devam ediyordu.
"Hahaha, yavaş ol, boğulacaksın!"
Fahri'nin sözlerinin ardından munzurca sırıttım ve çorbayı yemeye devam ettim.
Fahri ile iki yıldır evliydik. Severek evlenmiştik ve hâlâ bu sevgi ateşi yanıyordu. Fahri'yi çok seviyordum. Bana bir inciymişim gibi özenle bakıyor, incitmekten korkarcasına her dokunuşunun yavaşça olmasına özen gösteriyordu. Aslında mutluyduk, tek bir şey dışında...
Ben çocukluğumdan beri her zaman bir bebeğim olsun istiyordum. Fahri de bunu çok iyi biliyordu. Fakat Fahri kısırdı. Bu, hiçbir zaman sevdiğim adamdan bir çocuğum olmayacak demekti. Fahri bu konuda pek kederliydi. Her türlü tedaviyi denemişti fakat bir türlü işe yaramıyordu. Başlarda ben de çok üzülüyordum fakat bir noktadan sonra bunu kabullendim ve unutmayı tercih ettim. Fahri ise bunu iyice problem haline getirdi.
Eksik hissetmemem adına, her şeyi yapıyordu. Ben azıcık hastalansam bunu kendinden biliyor, kendini sorumlu tutuyordu. Bugün de aynısı olmuştu ve bu ikimizi de yıpratıyordu.
Fahri "Bir çorbayla doyulmaz, ben sana biraz daha getireyim." dedi. Kolundan tutarak onu durdurdum.
"Gerek yok, sadece yanımda kal." dedim. Komutanından emir almış bir asker gibi hemen oturdu. Bu durumdan sıkılmıştım. Odak noktasını kendi üzerimden çekmek için bir sohbet başlatmaya karar verdim.
"Eeee ne yaptın bugün gündüzüm? İş yeri nasıldı?"
"Diğerleriyle aynı. Fabrikada... Oraya buraya işte. Zaten çok kalmadım. Senin haberini alır almaz izin alıp çıktım."
Konu yine dönüp dolaşıp bana gelmişti.
"Fahri! Eve yeni bir buzdolabı mı alsak? Son zamanlarda hiç çalışmıyor."
"Hmm... Ev sahibi de kiraya bu ay zam yapmıştı ama... Sen iste yeter gecem. Bana birkaç ay ver, belimiz doğrulsun, ilk işim yeni bir buzdolabı almak olacak."
Konu yine istemediğim yerlere kayacak diye korkmaya başlamıştım. Yine konuyu değiştirmeye karar verdim.
"Merkezdeki yeni butiği fark ettin mi? Kıyafetleri pek güzeldi."
"Hangisini beğendiysen söyle, alayım gecem."
Offf, Fahrim. Konuyu ne kadar değiştirmek istesem de olmuyordu. Kıçımı Fahri'ye dönüp yattım. Uyuyormuş gibi yaptım ve bir süre sonra gerçekten uyuyakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Romance"Bu gece çok sessizsin." dedi kapıyı kapatarak. "Her zamanki halim..." dedim. Cevabım karşısında derin bir nefes aldı ve kendini yatağa attı. Mırıldanırcasına konuştu: "Çok zor bir kadınsın sevgilim..."