EMRE

602 36 10
                                    

Ders bittiğinde poyrazla herkesin dışarı çıkmasını beklemeye başladık. Salih, osman ve sıla da çıktığında poyrazın kolunu tutup kendime çevirdim. Kafamı o mis kokulu boynuna sokup birkaç öpücük bırakmaya başladım. Poyrazın boynundan huylandığını bildiğim için yapıyordum çünkü o tatlı kıkırdamasını duymak en güzel şey.

"Yaa emre yapmasana şunu biliyorsun huylandığımı." Yine o tatlı tatlı konuşmasına  dayanamayarak onu gıdıklamaya başladı. Şu an sınıfta poyrazın gülme sesleri yankılanıyordu.

"Sen böyle sevimli sesler çıkartıp sevimli hareketler yaparsan ben yerimde duramam ki."

"Hey daha yerimden kalkar kalmaz beni öpmeye başladın, ben bir şey yapmadım ki."

Emre onun bu dediğine hak verdi. Ama poyraz bilmiyordu ki, hiçbir şey yapmadığında bile o tombul yanaklarıyla sevimli durduğunu.

"Asıl sana Hey, sen biliyor musun ki hiçbir şey yapmadığında bile sevimli olduğunu." Dediğinde poyraz utançtan ve fazla ilgiden kızarmaya başladı.

"Tamam, sen bugün beni domates gibi yanında gezdireceksin." Emre poyrazın bu dediğine güldü.

Daha sonra ikisi biraz daha oynaştıktan sonra ayrılıp sınıftan çıktılar. Emre poyrazı evine bırakıp, kendi evine gitmek için babasının arabasına bindi.

Emre kapının önünde biraz bekleyip kapıyı çaldı. Kapıyı üvey babası açtı, emre onun yüzüne dahi bakmayıp içeriye girdi. Üvey babası üzgün bir şekilde kapının önünde biraz daha durup kapıyı kapatmıştı.

"Emre yemek hazır, sen git banyonu yap ve aşağıya in. Baban bu yüzünün halini görmesin. " Üvey babası ona seslendiğinde kafasını salladı ve odasına ilerledi.

Emre banyoya girip çıktıktan sonra üstünü giyinip aşağıya indi. Herkesin mutfakta olduğunu bildiği için oraya gitti. Mutfağa girdiğinde babasının eli üvey babasının elini okşuyordu. Emre bu görüntüyü görmemek için hızla masaya oturup yemeğini yemeye başladı.

"Emre kendine gel artık. Görmüyor musun aykut babanın ne kadar üzüldüğünü." Emre babasını duymazdan gelmeyi tercih etti.
Çünkü kavgayı kaldıracak halde değildi.

Aykut, baba ve oğulun kavga etmesini istemediği için olaya el atmayı düşündü.

"Kemal, tamam ben üzülmüyorum boşuna oğluna kızma. Bir daha emreye bağırma lütfen." Aykut bunu dediği anda hiç beklemediği bir şey oldu.

Emre elindeki kaşığı hızla masaya bırakıp ayağa kalktı ve kinle bakmaya başladı, birden bağırmaya başladı aykut'a . Aykutun ne kadar kırılacağını bilmeden.

"Sen masum ayaklarına yatmayı bıraksana, babamı kandırdığın yetmiyormuş gibi geldin birde yuvamızı yıktın ne biçim insansın sen. Keşke ölsen de kurtulsak." Kemal ise oğlunun böyle saygısızca konuşmasına dayanamayarak ayağa kalktı ve emreye tokat attı.

Emre bu tokatı beklemiyor olacaktı ki geriye doğru sedelendi. Kafasını kaldırarak babasına öfkeyle bakıp masanın üzerindeki telefonunu alıp evden çıktı. Tek bir sığınağına ilerlemeye başladı.

UZUN BİR ARADAN SONRA MERHABA. ÇOK YOĞUNUM BÖLÜMÜ ANCA GÖNDEREBİLDİM.  Hepinizi seviyorum♥️🤭

Anna ne yazdım ben daha önce, nereden nereye geldik. Bu bölüm daha çok emrenin üvey babası ve babası arasında geçiyordu. Emrenin hayatını az çok kavramışsınızdır diye düşünüyorum.

Diğer bölümü emrenin babalarının ağzından yazmak istiyorum ne düşünüyorsunuz.

Sizce kim suçlu veya suçsuz.

Taslaklarda sürpriz bir hikaye var bu kitap bitince onu yazacağım. Tahmin üretin bakalım ilk kim yaklaşacak.

ŞİŞKO (B×B)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin