Gecenin karanlığına sığınmış şehri gezerken gözüne çarpan tabela, ayaklarının o tarafa doğru yönelmesine sebep olmuştu.Dar sokaklar, uyuşturucu ya da alkolün eline düşmüş gencecik kadınlar erkekler...Arkasından laf atan üç dört gence aldırmadan , tabelanın asılı olduğu dar girişin önüne geldi.
Loş, tütsülerin ağır kokusuyla dolu odaya ilerlemek , adam boyu çimenleri yararak ilerlemek gibiydi.Ağuları çevresini sarıyor, bedenine dolanıyor, ve adeta kendisini içeri çekiyordu. Sonunda odaya girdiğinde, alçak bir tabureye oturmuş yaşlı kadını gördü. Önünde gövdesi çıplak uzanmış genç adamın sırtına yavaş darbelerle dövmesini işlerken bir yandan da uzun piposunu tüttürmekten geri durmuyor, odanın ağır havasına bir de tütünün çikolata aromalı kokusunu ekliyordu. Başını kaldırmadan, "Otur orada bekle çocuk, " dediğinde bir an şaşırarak sapına soluna bakındı.Ondan bahsediyor olamazdı değil mi?
"Sana söylüyorum evet, "dedikten sonra başını kaldırarak dimdik gözlerinin içine baktı.
"Seni buraya ayakların değil, ruhun getirdi çocuk, gözlerinden okunuyor. " diye fısıldadı hafifçe, başını iki yana salladı kahkaha atmadan önce.
Uzun süre tütün kullananların o çatlak, bozulmuş sesi dudaklarının arasından çizilmiş bir plağın cızırtılı müziği gibi dökülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÂL KOHEN
General FictionBazı insanlar en başından ölmek için doğar... Bazı insanlar en başından öldürmek için doğar... Bazı hayatların kaderidir yaşamdan geçmeden ölüme yürümek... Bazı hayatların kaderidir yanma...