1- İSİMSİZ

34 1 0
                                    



-/ Bana Öyle Bir Yalan Söyle ki Ömrüm Boyunca Ona İnanayım





                                           1





" Kimsiniz? " telefon ahizesine dolan sorgularcasına çıkan ses, nefesimi kesmişti. Issız bir sokakta ki telefon kulübesinde, titreyen ellerle kavradığım eski tip telefonla seslenmeye çalışmış fakat pek başarılı olamamıştım. Ayakta durmakta zorlanırken dudaklarımdan sadece bir fısıltı çıkabilmişti. Boğazıma çöken kuruluk hissinden kurtulmak istedim. Dakikalar öncesine kadar yaşananlar zihnimi istila ediyor ve beni nefessiz bırakıyordu. Telefona vuran titrek nefesim fısıltılarımın arasında çaresizce gün yüzüne çıkmıştı. Gece karanlığı yutamaz da karanlık beni yutuyor gibiydi.

" Benim, Mina. " Dedim endişeyle.

Gözyaşlarım yüzümü tanırmış gibi yeni yeni akmaya başlamıştı. Güçsüz bedenim sarsılan omuzlarımla daha da zayıflarken, telefonun ucundaki tekrarlanan ismimle odaklanmaya çalıştım. " Mina? Neler oluyor orada? " sesindeki endişeyi seziyordum.

O, benim için telaşlanan tek kişiydi.

" Beni.. buradan alabilir misin? " söyleyebildiğim yalnız bunlar olurken, kafamın içindeki sesleri susturmaya çabalıyordum. Şiddetin sesleri susar mıydı? Parçalanan camlar yüreğimden mi yoksa ruhumdan mı geliyor anlayabilir miydim? Bilmiyordum. Sadece, kaybolmak ve bulunmamak istiyordum.

Ama şimdiye kadar bulunmak istemiştim.

Karşı taraftan gelen sesleri az çok anımsarken, beni alacağına dair şeyler söyleyip durmuştu. Bitikçe telefon konuşmasını bitiren taraf ben olmuştum. Bacaklarım daha fazla bunlara dayanamayarak, kulübenin kenarına eğilip oturmuştum. Kollarımı bedenime dolarken bir şeyleri düşünmemek için çaba sarf etmiştim. Ne kadar olmuştu bilinmez ama bana kısa gelen bir sürede kulübeye yaklaşan bir arabayı fark ettim. Gözlerime gelen farların ışığı, görüş açımı bozarken ellerimle gözlerimi korumaya çalıştım.

Birkaç kapı açılma sesinden sonra çamurlu zemine vuran adım sesleriyle yanıma iki gölge düşmüştü. Vücuduma değen ve beni kucaklayan kolların kime ait olduğunu biliyordum. Gelmişti. Beni bırakmadığı için minnettar olduğum tek kişiydi o.

" Ne bu halin? " sesindeki korkuyu iliklerime kadar hissetmiştim. Bedenimi saran sıkı kollar söyledikleriyle beni nefessiz bırakıyordu. Ama asla şikayetçi değildim. Kuruyan göz yaşlarım tekrar gün yüzüne çıkarken, titreyen bedenimle bende ona sarıldım. Ayağa kalkmama yardımcı olan bir çift kolla bedenim titrerken, korkuyla geri çekilmiştim. Ürkmemden endişelenen ifadesiyle karşımda durdu. Bakışlarımı ayaklarıma çevirmiş sessiz kalmıştım.

" Buradayım, gidelim. " demişti sadece, koluma girip beni arabaya götürürken. Bindiğim arabanın arka kısmında ona sıkıca sarılmış ve yanımdan hiç ayrılmamasını dilemiştim. Güçsüz bedenim onunlayken zayıf düştü. Gözlerim benden bağımsız derin bir sessizliğe bulanmıştı.

~

" Mina seni lanet olası! " sesindeki öfke elindeki bardağın yerine geçmiş olacaktı ki, bulunduğum duvarın arkasında saniyeler içerisinde parçalanmıştı. Yere saçılan kaçıncı cam parçasıydı? Ruhumu kesip, bedenimi kanatan kaçıncı cam izleriydi? Titreyen ve alışkın olduğum bir krizin ortalarında sallanırken öylece durdum. Gözlerimi kapasam geçer sandığım tüm bilinmişlikler hepsi terk etti beni. Yere bastığı sert adımlar parkenin üstünü delip geçmek ister gibiydi. Kollarıma sarılan bir çift elle hareket etmezken sadece sarsılıyordum. Alkol kokan nefesini yüzüme üflerken, dudaklarından nefretin esareti akıyordu.

Çürümüş Ruhlar SergisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin