2- KAYBOLAN SIR

31 1 0
                                    




-/Herkes Dolabında Bir Ceset Taşır.





                                  2


Yıllar geçse de, anne rahminden türeyen bedenlerimiz hayatın sonunda içi boş ve katı ruhların esiri oluyordu. Bende o ruhlardan biriydim. Ruhuma basıp doğrulmaya çalışan geçmişim, kaskatı bir bedene dönüşüyordu. Daha çok küçükken, annemin en sevdiği olan ruhuma o öldükten sonra kaskatı bedenler hükmetmişti. Tanrının benim için gönderdiği işaretlere bağlı kalmış, her seferinde ruhumu korumak istemiştim.

Aslında sadece ruhumu geri istiyordum.

Tıpkı şimdi de olduğu gibi.

Sabah erken saatte uyanmış, her zamanki oturduğum tekli berjerin üzerine kurulmuştum. Bedenimdeki ağrılar gün geçtikçe azalmıştı. Fakat ruhumdakiler için geçerli sayılmazdı. Çorap giymekten hoşlanmadığım çıplak ayaklarımı, göğsüme doğru çekmiş camdan güneşin doğuşunu seyrediyordum. Zihnime kilitlediğim zaman kilidini, geçmişin kapısından uzakta tutuyordum. Bedenime vuran serin ürperti, evin sessizliğinde daha da derinleşmişti.

Birkaç gündür saklandığım bu evde, bugün son güneş doğumuydu.

Esin önceki gün yanıma gelip, beni daha güvenli bir yere götürmek istediğinden bahsetmişti. Benim için endişelenen tarafı beni üzse de, bana verdiği değeri gözlerinde görmek mutluluk vericiydi. Ona daha fazla zorluk çıkarmamak, bana rahat bir nefes alma şansı tanımıştı.

Günün ilerleyen saatlerinde, oturma odasında ufak bir toplantı kararı alınmıştı. Bu fikir tabiki, benden hızlıca kurtulmaktan mutluluk duyacak Çağrıya aitti. Dakikalar önce bizi buraya toplamış, defalarca yaptığı planın üzerinden geçiyordu. Esinin endişeli sesi konuşmayı bölen taraf olmuştu.

" Peki ya B planı? " derken sorgulayıcı ve analitik tavrıyla sorduğu soruya bende istemsizce gerilmiştim. Çağrı, Esine bakmadan elindeki sigaradan derin bir nefes almıştı. Duman odanın havasına karışırken, tereddüt etmeden cevapladı. " Düşündüm onu da, biraz yardım almam gerekebilir. Fakat benim planım da iş görür. " demişti rahatlıkla koltukta geriye doğru yaslanırken.

Esinin endişeli bedeni söyledikleriyle daha da gerilirken, gergin suratını yandan görebiliyordum. " Nasıl bir yardımdan bahsediyorsun? " dediğinde ortama yayılan sigara dumanının arasına gergin hayali bir hat kurulmuş gibiydi. Çağrının mavi gözleri Esinin yüzüne ağır bir hareketle dönerken, sadece dudakları kımıldıyordu. Bu kadar ifadesiz olmayı nasıl başarıyordu?

" Ne gerekiyorsa. " demekle yetinmişti. Esinle aralarında anlamadığım bir gerginlik hakimdi. İkisi birkaç gün öncesinden farklı davranıyordu. İkisini izleyen bakışlarım Çağrının buz mavisi gözleriyle çakışınca, benden hala bir tepki çıkmamasına alışık gibiydi. Tabi o ifadesiz gözlerinin arkasındaki, gördüğümü düşündüklerim bunlardı.

Gerçeği asla bilemeyecektim!

" O kafandan neler geçiyor yine? " benim aksime Esin, Çağrıyı okumakta iyi iş çıkarıyordu. Çünkü Esinin söylediklerinden sonra Çağrı, rahatsız olmuş bir tavırla kafasını sabah ki gün doğumunu izlediğim cama çevirmişti.

" Sen, daha iyi bilirsin. " kelimeleri imayla karışık alaylı bir tonda söylemişti. Esinin yanımda duran eli, koltuğun köşesine hırsla geçirirken, aralarındaki ilişkiyi çözmekte zorluk çekiyordum. Arkadaş olduklarını sanıyordum. Fakat, Çağrının hareketleri kafamda fazlaca soru işareti bırakmıştı. İkili diyalogları giderek saldırganlaşırken, araya girdim. " Esin, sakin ol. Sorun çıkmayacak. " sesimin çıkmasıyla Çağrı bakışlarını üzerime çevirmişti. Geldiğimden beri neredeyse birkaç lafımdan biriydi bu konuşma ve o dikkatle beni izliyordu. Şüphelendiği bir şeyler varmış gibi, polis edasıyla inceliyordu.

Çürümüş Ruhlar SergisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin