❀1

85 10 27
                                    

Kulaklarına takmış olduğu kulaklık, artık dışarıdan gelen sesleri bastıramıyordu. Az geliyordu. Ya kulaklık yetersizdi ya da evdeki sevgi. Bıkkınlığını içine gömerek kulaklarını çıkarıp yanına atmış, eş zamanlı olarak kapının tıklanma sesine dönmüştü. Kim gelebilirdi ki? diye düşünürken içeriye adımlayan Chan'ı beklemiyordu.

Gelmesine şaşırmış bir o kadar da içeriye nasıl girdiğini sorgulamıştı. "Nasıl girdin buraya?" Chan, düşünür şekilde kendisini yatağa atmış ve oturur pozisyonda yüzüne bakmıştı. "Hm, istersen gidebilirim."

"Ya kusura bakma öyle değil. Yani annemlerin nasıl aldığını merak ediyorum sadece."

Kollarını açmış ve sarılmasına izin vermişti siyah uzun saçlının sarılmasına. "Kapıyı çaldıktan sonra, gel içeriye, diyip beni merdivenlere itti. Sonra tekrar oturma odasına döndü annen. Bilmiyorum. Sadece geldim."

"Oh annem her zaman kabadır, kusura bakma lütfen." Hyunjin, mahçup şekilde bakmıştı ellerine. "Sorun değil Hyunjin, nasılsın?"

"İyiyim Chan, teşekkür ederim."

"Umarım öylesindir Hyunjin."

Onun için endişelenen çocuğa bakmış ve onaylar gibi başını sallamıştı. "Öyleyim Chan, aklın kalmasın lütfen. Üstelik bu saatte bir sorun yoktur umarım, geldin."

Cebinden çıkardığı telefonuna bakmış ve ona çevirip görmesini sağlamıştı. "Saat daha 20.30 güzelim." Kaç saattir okuduğuu bilmediği kitabını göstererek konuşmuştu. "Şu Christopher bana saat kavramını unutturuyor."

Chan, duyduğu isim ile eş zamanlı Hyunjin'in gösterdiği kitaba bakmıştı. Yüzünde oluşan gülümseme ile siyah saçlıya konuşmuştu. "Onunla kafayı kıracaksın. Kim ki bu?"

"İnanır mısın İnternette hiç bir şey yok. Yani sadece Christopher yazınca şiirleri çıkıyor o kadar. Bu gerçek ismi mi o bile bilinmiyor. Yaşı, nerede yaşadığı. Hiç bir şey yok. Hiçlik içinde bir mükemmelliyet resmen."

"Bu şair kişini ne kadar çok seviyorsun öyle sen. Kıskanıyorum."

"Ah yapma hyung'um. Sen benim bir tanemsin. O da belki iki tanem olabilir." Hyunjin'in yaptığı kötü kelime oyununa karşılık yüzünü buruşturmuş ve orta parmağı ve baş parmağını birleştirerek anlına vurmuştu. "Uyku saatin mi geldi senin?"

"Şaka yapıyorum Chan Hyung'um."

Saatin dokuza yaklaştığını gören Hyunjin, sarı saçlıya dönerek konuşmuştu. "Saat 9 olmak üzere Hyung. Burada kalsana."

"Bayan Hwang'tan azar yemeyeyim. Ayrıca baban gitti galiba."

Aşağıya kulak verdiklerinde sadece annesinin belli belirsiz konuşmalarını duyduklarında Hyunjin onaylamıştı Chan'ı. "Evet gitmiş. Ayrıca anneme gidip sorayım. Sinir geçtiyse seni sevdiğini biliyorsun, izin verir."

"Pekala, gidelim o zaman."

Hyunjin, yataktan kalkarak masanın üzerindeki telefonunu cebine atarak kapıya yönelmişti. Chan ise yatakta duran kitaba bakıp gülmüş ve Hyunjin'i takip etmişti.

Aşağıya inen bedenler amerikan mutfakta koşuşturan annesine bakıp yanına gitmişlerdi.

"Anne."

Love Poem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin