jisung içinde anlamlandıramadığı bir heyecanla bulabildiği en rahat ve temiz kıyafetlerini üzerine geçirirken saat tam olarak gecenin bir buçuğuydu. ailesiyle yaşamadığı için gece evden çıkmak onun için tereddüt etmesi gereken bir olay değildi fakat minho'nun her kedi sesi duyduğunda dışarı firlamasını saymazsak hem kendisinin hem de ev arkadaşının böyle bir adeti yoktu. o geceleri genelde bayılana kadar bilgisayar oyunu oynar, minho da odasında jisung'un ne olduğunu bilmek istemediği şeyler yapardı ve bu yüzden bu durum ona her ne kadar garip gelse de çok düşünmeyip apartman dairesinden dışarı adımını attı.
sokaklar boş sayılırdı. hava da pek soğuk değildi fakat hırkasız çıkmaya da pek müsait olmadığı kesindi. o sırada bir sırtındaki bir de elindeki hırkaya göz attı. ikincisini neden aldığını kendisi de bilmiyordu. bunu da çok düşünmedi. zaten son zamanlarda kendisinde olan pek çok değişimi bu şekilde görmezden gelip sadece basit bir sekilde uyum sağlıyordu. fakat ilk kez kendisi hakkında bir seye zorunda hissettiğinden değil de bu onu gerçekten mutlu ettiğinden uyum sağladığının bilincindeydi. bu durum içinde uzun zamandır hissetmediği minik kelebeklerin hareketlenmesine sebep oluyordu.
sessiz geçen birkaç dakikanin ardından sonunda ulaştığı tek katlı eve göz gezdirdi. hyunjin varlıklı bir insandı. bu servetinin nereden geldiği ise tam bir muamma. simdi fark ediyordu da hyunjin'in kişiliği, olaylara karşı vereceği tepkilerini ve tavırlarını tek nefeste ezbere sayabilecek olmasına rağmen ailesi hakkında bildiklerinin sayısı bir elin parmağını geçmezdi. bu jisung'a göre gerçekten garip bir olaydı çünkü ikilinin arkadaşları bunu bilmese dahi hyunjin ve jisung bayağı uzun bir geçmişe sahipti.
onlarca mesaj ve üçüncü aramasından sonra bile hala bir yanıt alamayınca tereddütle bahçe kapısına yaklaştı. neyse ki kilitli değildi.
yumuşak çimlere basarken yaptığı şeyin suç olup olmadığını tartıyordu kafasında. kapıyı tabii ki gecenin bu saatinde çalamazdı ve pencerelerden hangisinin hyunjin'in odasına ait olduğundan emin değildi. niye içeri girdigini de bilmiyordu zaten. amaçsızca büyük evin önünde bir süre bekledikten sonra tam geri dönmeye karar vermişti ki içeriden gelen yüksek desibelli sesler adımlarının duraklamasına yol açtı
"sana yapmayacaksın diyorum!"
"seni ilgilendirmez!"
ilkini tanımasa da ikinci sesin kime ait olduğundan adı gibi emindi. stres iliklerine kadar tırmanmaya başlarken derin derin soludu jisung. ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu.
"sus artık!"
şiddetli bir çığlık ve hemen ardından gelen cam kırılma sesiyle neredeyse yerinden zıpladı jisung.
"tıpkı önceden umursamadığın gibi şimdi de umursamamaya ve o iğrenç yere geri dön."
sesler bir anlığına kesildi. ardından birtakım ayak sesleri geldi ve kapının açıldığını duydu. jisung görülme korkusuyla koşarak bahçe kapısından geri çıktı ve sanki daha on saniye önce soğuk soğuk ter dökmemiş gibi keyifli bir surat takındı.
sarışının kendisini gördüğü anda yüzüne yerleştirdiği alaylı gülümsemeden anladığı kadarıyla normal davranmak için kendisini zorlayan tek kişi jisung değildi.
"hoşgeldin prenses"
"hoşbuldum sik kırığı"
yalandan somurtan jisung'u umursamayıp kahkaha atarak önden yürümeye başladı hyunjin.
"yine çok kabasın."
"kabayım demeyelim de adamına göre muamele yapıyorum diyelim."
"niye ben orospu çocuğu muyum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
me and your mama // hyunsung
Fanfictionhyunjin: sen anca yarramin semesi olursun jisung: e tamam iste bende onu diyom ∆∆∆ birbirlerine dünya ahiret düşman olduklarını sanan hyunjin ve jisung bir kavga sonucu bir araya gelmek zorunda kalırlar.