1

409 23 37
                                    

Chan ve Chaeyeon merdivenlerden koşarak inip çıkmayı içeren bir oyun kurmuşlardı. Jun ve Wonwoo bilek güreşinden gerçek bir güreşe evrilmiş savaşlarına devam ediyorlardı. Seungkwan Jihoon'a lisede ne yapması gerektiğini sorarken Jihoon ona "benden uzak durman gerekiyor." diyordu ve tüm bunlar Jeonghan için çok fazlaydı.

Normal olan tek çocuğu Jisoo muydu? Yoksa Jeonghan mı abartıyordu? Her ev böyle miydi? Jeonghan boğazını temizledi.

"çocuklar...ÇOCUKLAR!"

Çocukların hiçbiri istifini bozmadan kafalarını kaldırıp, sonra aynı anda tekrar başlarını indirerek oyunlarına döndüler. Ya da artık bu yaptıklarına ne denirse.

Seungcheol merdivenlerden inmeye başladığında ikizler hemen merdivenlerden indiler ve masaya koşturdular. Jun ve Wonwoo'nun oyunu babalarının gelişiyle yavaşladı. En azından Jun artık Wonwoo'nun boynunu sıkmıyordu. Bu da bir gelişmeydi. Seungkwan Jihoon'a somurtmayı bırakmış şimdi başını okşayan babasına kedi gibi bakıyordu. Az önce Jihoon'un beynini yiyen o değildi sanki. Omega çocuklarının alfa babalarına düşkünlüğünü anlayabiliyordu. Ama bu kadarı da oyunculuktu artık.

Jisoo Jeonghan'ın yanına gelip omzuna dokunana kadar onun varlığını farketmemişti bile Jeonghan. O kadar şaşkındı olanlara.

"Hannie hadi yemek yiyelim."

En büyük oğlu ona kahvaltı vaktini hatırlatınca gözünün önündeki yavaş çekim dizi son buldu.

"hadi herkes masaya sonra herkes okula gidecek, hızlı olun."

Bugün Seungkwan'ın lisede ilk günüydü. Abileri Jun, Wonwoo ve Jihoon ile aynı liseye başlamıştı. Chan ve Chaeyeon ise ortaokuldaydı henüz.

Tek üniversiteli çocuğu Jisoo, ikizlerin tabaklarını dolduruyordu. Jeonghan da aynısını Seungkwan için yapmaya başladı. Şu sıralar yemek konusunda kendini kısıtladığını farketmişti.

Seungkwan tahmin edileceği üzerine yemekleri yemekten çok onlarla oynuyordu. Jeonghan boğazını temizleyip dikkatini çekti omega yavrusunun.

"herkes tabaklarındakileri yesin, okulunuzun ilk gününde yorgun düştüğünüzü görmek istemiyorum."

Jeonghan, Seungkwan'ın başını okşayıp yemeğine geri döndü. Wonwoo ve Jun aralarındaki Jihoon'a bir şeyler fısıldıyordu. Bir şeyler olduğu belliydi. Jeonghan zamanı geldiğinde bu üçlünün derdini de öğrenecekti.

...

Kahvaltı bitene kadar Seungkwan yediği her şeyi saydı. Jeonghan her zamanki gibi onu zorluyordu. Ama o yediği her şeyle göbeğinin kollarının ve bacaklarının iki katı büyüdüğünü hissediyordu.

Bunu anlatmaya çalışmıştı ama anlamıyorlardı. Jihoon doğuştan şanslıydı. Sürekli yiyordu ama hiç kilo almıyordu. Diğer abileri zaten alfaydı. Onların üstünde böyle bir toplumsal baskı yoktu. Alfalar isterse 100 kilo olabilirdi, ama omegalar ince ve küçük olmalıydı. Bu tabu Seungkwan'ı ortaokulda yıkmıştı.

Çünkü Seungkwan hiçbir zaman ufak tefek omegalardan olmadı. Bebekken bile iriymiş, Jeonghan öyle söylerdi hep. Bacakları o kadar boğumluymuş ki Jeonghan bacakları birbirine yapışacak diye korkup aralarına pudra sürermiş.

Böyle bir bebeklikten de iri bir çocukluğa evrildi. Her zaman yaşıtlarından daha kilolu ve sınıfın tombulu oldu. Ortaokulda çoğu zaman insanlardan kaçtı. Aslında sosyal bir çocuk olmasına rağmen tenefüslerde tek başına oturduğu çok oldu.

İşte bu nedenlerden ötürü lisenin ilk gününde iştahı kapanıyordu haliyle. Ama kendine söz vermişti. En azından kendini kiloları yüzünden kısıtlamayacaktı. Ne olmuş diğerlerine nazaran tombulsa? Tombulum deyip geçecek ve tüm sınıf arkadaşlarıyla arkadaş olacaktı.

Fam;ilyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin