-Üç sene önce, yirmi yaşındaki Jeongguk'un acısı yaşını geçmeden önce bir öğle vakti.
"Aşık olacak gibisin. Aman diyeyim, uzak dur. Başına bela alırsın."
Yüzüne vuran gün ışığının arasından gülümsedi çocuk. Elindeki kahve bardağını yanına bıraktı, elini yüzüne siper edip yüzüne vuran ışıktan kurtulmaya çalıştı.
"Neden öyle dedin ki hyung, aşık olmak kötü bir şey mi?"
Karşısındaki çocuk kafasını salladı.
"Aşk karşılıklıysa güzel şeydir Jeongguk, tek taraflı aşk ise başa bela, başka hiçbir şey değil. Acı çekersin."
Çocuk yavaşça gülümsemeyi bıraktı. Karton kahve bardağına bir kez daha uzandı ve şöyle bir döndürdü. Kahve bardağın kenarında dalgaya benzer izler bırakırken hafifçe yel esti, çocukların saçları dalgalandı.
"Aşktan nasıl uzak durulur ki? Eğer kalbin birini çok istiyorsa ona çekilmekten başka şansın var mı?"
Birkaç saniye bakıştılar.
"Bakış açına saygı duyarım canımın içi ama tavsiyem ondan uzak durman."
Biraz kayıp çocuğa yaklaştı.
"O iyi biri değil. Bunu ikimiz de çok iyi biliyoruz. Göz altları hep kırmızı, kimseyle konuşmuyor. Bunların sebebini de biliyoruz."
Kafasını olumsuz manada sallayıp bir elini çocuğun saçına attı.
"Onu kurtaramazsın Jeongguk, bunu kendine yapma."
Çocuk bal rengi gözlerini yerden kaldırıp arkadaşına baktı. Park Jimin tam karşısında durmuş, onu üçüncü sınıflardan Choi Mingyu'ya aşık olmaması konusunda uyarıyordu. Jeongguk bir an o andan uzaklaşıp birkaç ay geriye gider gibi oldu. Gözleri daldı.
"Beni sevme Jeongguk, ben karşılık veremem. Nasıl sevilir bilmem, kendime zarar veriyorum, sana da veririm. Kimseye iyi gelmem ben."
Jeongguk gülümsedi. Kafasında hep bir reddedilme hikayesi hayal etmişti ama böylesini hiç düşünmemişti.
"Neden öyle dedin ki hyung, ben ikimize de iyi gelirim, iyileştiririm seni. Sevgim ikimize de yeter."
Gülümsemeyi bıraktı.
"Yetmez mi?"
Mingyu kafasını sallayıp acılı gözlerini çocuğa dikti.
"Yetmez, Jeongguk. Sevgin ikimize de yetmez. Uzak dur benden. Kirletirim seni."
Dalan gözlerini kırpıştırdı ve tekrar gülümsedi.
"Peki hyung, denerim. Aşk olmasa da yaşanır sonuçta, değil mi?"
Kendini biraz daha gülümsemeye zorladı.
Hep böyle olurdu.
Zorla gülümsemek, zorla uyumak, zorla yemek yemek, zorla evden çıkmak.
Jimin geriye çekilip eline kahvesini alıp her şeyin hallolduğunu düşünerek yeni bir sohbet başlatırken Jeongguk kafasını bir anlık arkaya çevirdi ve bir damla gözyaşını hızlıca yok etti.
Sorun yoktu, kimse görmemişti.
Biraz uzaktan onları izleyen Mingyu hariç.
Mingyu iyi biri değildi, zihni kirliydi. Kendi kirliydi. Jeongguk gibi biri ve o, yedi cihan bir araya gelse olmaz gibilerdi.
Yedi cihan bir araya gelse, Mingyu gibi biri, birini saf duygularla sevmezdi ama Jeongguk'un bundan haberi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Do you have an aquarium? / Taekook
FanfictionTık tık tık. Kapı çalıyor. Etrafa derin bir sessizlik hakim fakat klimanın sesi ortalıkta geziyor. Uyuklayan adam gözlerini yavaşça araladı, etrafa bakındı ve şimdi de ayağa kalkıyor. Kapıyı açtı. Karşısında ellerini arkasında birleştirmiş bir çoc...