I - lütfen hayatta kal

269 28 78
                                    

11 Şubat 2014

Yaşamak için bir sebep gerekirdi. Ailen için yaşardın, sevdiklerin için yaşardın, sevdiğin için yaşardın, hayattan zevk aldığın için yaşardın, zengin olduğun için yaşardın vs. vs. peki şu an alevlerin arasında ölümü bekleyen adam neden bunların hiçbirine sahip değildi? Neden yaşamak içine kendine nedenler bulamıyordu? Bunların cevabını vermek oldukça güçtü. Özellikle de şu an bulunduğu bu durumda her şey için çok geçti.

Günlerdir üzerinden kalkmadığı tekli yatağına uzandı yavaşça. Alevlerin yaydığı sıcaklık, kulaklarında artık bir melodi haline gelen yangının sesi hoşuna gitmeye başlamıştı. Aynı saçları gibi alevin etkisiyle siyaha dönüşmeye başlayan duvarların rengini beğenmişti. Daha önce neden duvarlarımı siyaha boyamadım ki diye düşünmeden edemedi.

O zaten siyahtı. Kişiliği gibi hayatı da kapkaranlıktı ve siyah ona yakışıyordu. Elini vurduğu her şeyi siyaha çevirdiği geldi aklına. Sahiden, önceleri kahverenginin tonlarıyla hayatını yaşayan adam neden birden bire siyaha bürünmüştü?

Tamam, tamam cevabını bilmediği soruları sormak yoktu. Hele ki ömrünün son dakikalarını böyle şeylerle harcamak istemiyordu. Hiç değilse ölürken kafasının karışıklığı bir son bulmalıydı. Huzurla ölmeyi herkes gibi o da hak ediyordu sonuçta.

Dışarıdan gelen çığlık seslerine karşı yüzünü buruşturdu. Tanrı aşkına, onu neden yalnız bırakmıyorlardı? Kafasını dinlemeye ihtiyacı vardı. Uzandığı yerden doğruldu ve dumanların etkisiyle yaşaran gözlerini silip, yanan genzini temizlemek adına öksürdü.

Gözlerini açık tutmakta güçlük çekiyordu artık. Bu kadar basit miydi yani? Oysa daha fazla dayanır diye düşünüyor ve bu cehennemde yanışını büyük bir hevesle bekliyordu.

Dik durmakta güçlük çeken adam, kendisini tekrardan yatağa doğru geriye attığında kafasının altına siper olan kolun bile bir hayal olduğunu düşünmeye başlamıştı. Onu yataktan çekiştiren bedenin gerçekliğini sorguladığı vakitlerde bilinci git gide kapanıyordu.

"Kendine gel, buradan çıkmamız gerekiyor." dedi genç olan. Karanlık adamın ise onu duyduğu meçhuldü. Git gide yayılan alevlerin arasından en az hasarla buradan ayrılmak isteyen genç, bir yandan da göz yaşlarına hakim olamıyordu. Hiç tanımadığı bu adamın hayatı için bu denli endişeleniyor oluşuna anlam veremiyordu.

Korkuyordu. Onu kurtaramamaktan çok korkuyordu.

"Lütfen hayatta kal." dediğini duydu karanlık olan. Tanrı onu kurtarmak, daha doğrusu ona daha çok ızdırap çektirmek için bir melek mi göndermişti yoksa? Daha ne kadar hayatta kalıp acı çekmesi gerekiyordu? Sessizce ölemez miydi?

İkisi de git gide dumanın etkisiyle mayıştıklarını hissediyordu. Ondan sonra genç olanın sarf ettiği bütün sözler üçü için de bir uğultu haline gelmişti. Üçü?

×××

Seokjin nefes nefese gözlerini araladı ve elini kalbinin üzerine koyarak yattığı yatakta doğruldu. Rüyasında gördüğü tüm bu şeyler... Yangın...

Hızla yastığının yanındaki telefonunu eline aldı ve Seul Son Dakika Haberleri'ne girdi. Karşısına çıkan başlık ise gördüğü rüyaya lanet etmesine yetmişti.

Seongnae Dong Caddesinde Yangın!

"Kahretsin!"

Seokjin hızla yataktan çıkıp üzerine hoodiesini geçirirken arkadaşının numarasını çevirdi. Birkaç çalmadan sonra açılan telefonunun ardından yabancı bir kadın sesi duyuldu.

11.02 - yoonkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin