★Yüzü gülen halkın krallıkların ardında acılar gizli olmazdı. Bir acı varsa, bütün halk üzerine çöken kara bulutu hissederdi. İç içe geçmiş krallık ve halk aynı acıyı sırtlardı.
Fakat bazı yaralar, sırtlanmak istenilmeyecek kadar yok sayılırdı dünyadan.
Elindeki altınlar, yüzündeki pahabiçilmez gülümsemesiyle halkın içindeydi yine genç prens. Her zaman olduğu gibi yine büyülüyordu güzelliği ile herkesi. Yanına gelen kibar ve meraklı çocuklar, kendisine sorgusuz sevgi besleyen büyükleri sayesinde bir an olsun gülümsemeyi bırakmıyordu.
"Prensim, araba bekliyor sizi." Yanındaki kendisi için görevlendirilmiş genç hizmetkara döndü ve başını usulca salladı. Babası dönmesini istiyorsa dönmeliydi.
Elindeki tüm külçeleri yanında duran askerlerden birine verdi. Bunlar çocuklara dağıtması içindi, annesi gelemediği için bu görev ona kalmıştı. "Dikkatli gidin," dedi külçeyi alan asker diğer askerlere. Bu asker yabancı olsa da babasının kendisini koruması için en güvendiği askerlerden biriydi. Asker prensin önünde saygıyla eğildi, prens kendisine gülümsedi ve yanındaki çocukluktan beri tanıştığı, ailesi ile yabancı ülkeden kaçarak gelmiş Felix ile arabaya ilerlediler.
"Oldukça seviliyorsun, çocukların nasıl mutlu olduklarına bak!" dedi sessizce Felix. Sessiz konuşuyordu çünkü hem arkadaşı hem de prens olan Hyunjin ile konuşurken saygı ekleri kullanmıyordu. Bu başkası tarafından hoş karşılanmayabilirdi.
"Sevgi karşılıklıdır Felix." dedi Hyunjin gülümseyerek.
Felix de sıcacık bir gülümseme sundu ve arabasının kapısını açtı Hyunjin için. Hyunjin'in arkasından bindi ve at arabası kraliyetin yolunu tuttu.
"Bugün erken ayrılıyoruz, sen nedenini biliyor musun?"
Felix usulca salladı başını. "Evet prensim, cephedeki ve seferdeki askerler değişiyor. Yıllık tören."
"Ah, biraz erken değil mi ama? Tören geçen yaz olmuştu, henüz yaz olmadı."
"Vefat var prensim, genelde rütbesi üstün olan askerler öldüğünde tören erkene alınır."
Hyunjin'in anında yüzünde belirdi üzüntü. Birilerinin canının yanması kendisi için oldukça can alıcıydı. Kim bilir hangi ailenin babası ölmüştü? Kim bilir babasının güvendiği hangi asker, uğruna ölmüştü. Titrek bir nefes verip perdeler arasından baktı dışarıya. İçindeki huzursun duygular sebebiyle yumdu gözlerini. Her kayıp derin bir acıydı yüreğinde.
Ormanın yeşil yollarından geçip krallığa ulaşmışlardı en nihayetinde. Arka arkaya üç araba durduğunda askerleri ve Felix'i arkasına alarak saraya yürüdü Hyunjin. Adımları hızlıydı çünkü evinde yas vardı. Sarayın bahçesinde bazı askerleri gördü ve hepsine destek verircesine gülümsedi. Kendisi önünde eğildi tüm askerler. Hızlı adımlarla sarayın içine girdi ve uzun koridorlardan geçerek babasının taht odasına doğru ilerledi. Muhtemelen annesi ve babası oradaydı. Hizmetkarların kapıyı açması ile içeri girdi ve gözlerin üzerine çevrilmesine sebep oldu. Kendisinin önünde eğilen askerlere karşın babası ve annesi önünde eğilip selam verdi hızlıca.
"Gel oğlum," dedi babası ve yanındaki tahtı gösterdi. Hyunjin üstündeki pelerini çıkardı ve başı öne eğik Felix'e uzattı. Arkadaşını arkasında bırakıp ilerledi tahta doğru. Babasının tahtından daha aşağıda olan tahta oturdu. Annesi ile göz göze geldiğinde annesi usulca gülümsedi ama Hyunjin bu gülümsemenin samimi olmadığını, annesinin sorun yokmuş gibi göstermek için dudaklarına yerleştirdiği bir gülümseme olduğunu biliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/339032464-288-k708885.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
durduğum yer düşler, hyunho
Fanfictionprens hwang hyunjin bir gün onu günahlara sürükleyecek bir askerle çarpışır. |270523